İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Budapeşte ziyareti kapsamında Macaristan Başbakanı Viktor Orban ile gerçekleştirdiği görüşmede, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden (ICC) çekilme senaryoları ele alındı. Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada, “Tartışma, Macaristan’ın ICC’den çekilme kararına ve bu konuda atılabilecek sonraki adımlara odaklandı” ifadeleri yer aldı.
Görüşmenin, ICC’nin Gazze’deki savaş suçları iddialarıyla ilgili Netanyahu hakkında olası bir tutuklama emri hazırlığında olduğu yönündeki iddiaların ardından gerçekleşmesi dikkat çekti.
Trump faktörü: Eski ABD Başkanı’nın tutumu etkili oluyor mu?
Netanyahu ve Orban’ın ICC’den çekilme gündemini tartışması, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın 2020 yılında Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni “meşru olmayan bir yapı” olarak nitelendirmesini ve ABD’nin mahkeme üzerindeki yaptırımlarını hatırlattı.
Trump yönetimi döneminde ABD, ICC’nin Amerikalı askerlerle ilgili soruşturmalar başlatmasının ardından mahkeme yetkililerine yaptırımlar uygulamıştı. Şimdi ise, Netanyahu ve Orban’ın bu agresif söylemi yeniden gündeme taşıması, uluslararası hukukun siyasi baskılar karşısında ne kadar dirençli olduğu sorusunu gündeme getiriyor.
Resmi yemek, gayriresmî mesajlar
İsrail Başbakanlık Ofisi, Netanyahu ve eşi Sara Netanyahu’nun Orban ve eşi tarafından onuruna verilen resmi akşam yemeğinden kareler paylaşarak, iki liderin yakın ilişkisini bir kez daha gözler önüne serdi. Fotoğraflarda Macar hükümetinin üst düzey yetkilileri ve ülkedeki Yahudi toplumu liderlerinin de yer aldığı görüldü.
Bu görseller, yalnızca diplomatik değil, ideolojik bir birlikteliğin sinyalleri olarak da yorumlandı.
Analiz: ICC’den çekilmek çözüm mü, yoksa sorunu büyütür mü?
Uluslararası hukuk uzmanları, ICC’den çekilmenin kısa vadede siyasi baskıyı azaltabileceğini, ancak uzun vadede ülkelerin hukuki meşruiyetine zarar vereceğini savunuyor.
Londra Üniversitesi’nden Uluslararası Hukuk Profesörü Anne Leclerc, bu konuda şöyle diyor:
“ICC’den çekilmek, bireysel olarak liderleri korumak için alınan bir karar olarak görülürse, bu ulusal çıkarların değil, siyasi pozisyonların korunması anlamına gelir.”
Yeni bir eksen mi oluşuyor?
Netanyahu, Orban ve geçmişte benzer söylemlerde bulunan Trump arasındaki bu “ortak ICC karşıtlığı”, yükselen otoriter popülizmle uluslararası hukuk arasındaki gerilimi artırıyor. ICC gibi yapılar üzerindeki siyasi baskıların artması, küresel adalet sistemini daha kırılgan hale getirebilir.