Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) içinde, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve CHP’ye yönelik operasyonların ardından başlayan tartışmalar büyüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bayram öncesi grup konuşmasında sarf ettiği “Kuzu postuna bürünmüş sırtlanları, yanımızdaki yöremizdeki riyakarları da çok iyi biliyoruz” sözleri, parti içinde ve kamuoyunda kafa karışıklığına yol açtı. Bu ifadelerin kimi hedef aldığı merak konusu olurken, AKP içinden farklı yorumlar ve şüpheci analizler yükseliyor.
Erdoğan’ın Çarpıcı İfadeleri
Erdoğan, bayramdan önceki grup toplantısında CHP’ye sert eleştiriler yöneltmiş ve ardından bu dikkat çekici cümleyi kurmuştu. “İhanet, başkalarıyla hareket etme, arkadan iş çevirme” gibi anlamlar taşıdığı düşünülen bu sözler, parti içinde geniş bir yorum yelpazesine neden oldu. Kimileri devletten bilgi sızdıranları, kimileri ise CHP ile yakınlaşan iş insanlarını işaret etti. Ancak en çarpıcı tartışma, yargı mekanizmasına yönelik ortaya atılan iddialarla alevlendi. Erdoğan’ın kastettiği “sırtlanlar” kimdi? Bu soru, AKP’nin kendi iç dinamiklerini sorgulamasına yol açtı.

Parti İçindeki Yargı Tartışmaları
Nefes gazetesi yazarı Nuray Babacan, “AKP’de yargı tartışması” başlıklı yazısında parti içinden gelen serzenişleri aktardı. Babacan’a göre, AKP’liler arasında yargının bağımsızlığı ve işleyişine dair ciddi bir memnuniyetsizlik var. Parti kaynakları, “Yargı mekanizması ya işlemiyor ya da kendi gündemine göre hareket ediyor. Yargıdaki her kademe kendini Anayasa Mahkemesi yerine koyuyor” görüşünü dile getiriyor. Bu eleştiriler, AKP’nin yargı üzerindeki etkisinin sanıldığı kadar güçlü olmadığını ve sistemin “farklı bir organizma” gibi bağımsız bir şekilde işlediğini öne sürüyor.
“FETÖ’den Sonra Milliyetçi Kadrolar”
Yargı tartışmalarında geçmişe de uzanan bir özeleştiri dikkat çekiyor. Parti içinden bir yetkili, HSYK yapısını değiştiren yasanın FETÖ için bir fırsata dönüştüğünü ve 15 Temmuz sonrası bu yapının temizlenmesi şansının iyi değerlendirilemediğini belirtti. “FETÖ’den sonra yüksek yargıda milliyetçi kadrolar etkin oldu. Yeni alınan hakim ve savcılar ise deneyimsiz olduğu için etki yaratamadı” denilerek, AKP’nin yargıda beklenen kontrolü sağlayamadığı savunuldu. Bu durum, “kuzu postuna bürünenler” ifadesinin yargı içindeki bazı kesimlere işaret edebileceği yorumlarını beraberinde getirdi.
Adalet Bakanlığı ve Parti Arasındaki Kopukluk
Parti kulislerinde, Adalet Bakanlığı ile İstanbul Başsavcılığı’nın doğrudan Cumhurbaşkanlığı ile temas halinde olduğu, ancak parti kurmayları ve kabine üyelerinin gelişmelerden haberdar edilmediği iddiası öne çıkıyor. Nuray Babacan, “Bakanlık ve yardımcıları olayları geriden izliyor. İstanbul Başsavcılığı’nın attığı adımlar ve aldığı kararlar hakkında parti sonradan bilgi sahibi oluyor” diye yazdı. Bu iletişim kopukluğu, Erdoğan’ın “yanımızdaki riyakarlar” sözünün parti içindeki bazı isimlere ya da bürokrasiye yönelik olabileceği şüphesini artırıyor.
“Kim Bu Sırtlanlar?” Sorusu
AKP içindeki bu tartışmalar, İmamoğlu operasyonunun perde arkasına dair komplo teorilerini de körüklüyor. Kimi yorumcular, Erdoğan’ın sözlerini yargı ve bürokrasideki “gizli muhalifler”e ya da parti içindeki “samimiyetsiz” isimlere bir uyarı olarak görüyor. Ancak bu iddiaların, anti-demokratik gelişmelerin sorumluluğunu yargıya yükleyerek kurtulma çabası mı, yoksa gerçek bir iç hesaplaşma mı olduğu belirsizliğini koruyor. Parti tabanından yükselen “Kim bu kuzu postuna bürünenler?” sorusu, AKP’nin önümüzdeki dönemde kendi içinde nasıl bir yol izleyeceğini merak konusu haline getiriyor.
Erdoğan’ın bu çıkışıyla başlayan tartışma, AKP’nin hem yargıyla hem de kendi iç dinamikleriyle yüzleşme sürecini hızlandırabilir. İmamoğlu’nun tutuklanması sonrası artan gerilim, parti içinde farklı seslerin daha yüksek çıkmasına neden olurken, “sırtlanlar”ın kimliği hâlâ netlik kazanmadı. Bu belirsizlik, AKP’nin gelecekteki stratejilerini ve iç uyumunu etkileyecek gibi görünüyor.