Türkiye’nin uzun süredir çözülemeyen meselelerinden biri olan Kürt sorunu, son dönemde yeniden gündemin merkezine oturdu. DEM Parti İmralı Heyeti’nin, PKK lideri Abdullah Öcalan ile gerçekleştirdiği görüşmeler ve bu görüşmelerden yansıyan mesajlar, hem siyasi hem de toplumsal düzeyde geniş yankı uyandırıyor. Özellikle Öcalan’ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye atıfla söylediği “Bahçeli değiştiyse herkes değişir” ifadesi, bu sürecin ne kadar dikkat çekici bir dönemece girdiğini gösteriyor.
Bu görüşmeler, sadece Türkiye’nin iç dinamiklerini değil, aynı zamanda Ortadoğu’nun karmaşık siyasi tablosunu da etkileyen bir potansiyel taşıyor. Roma’da düzenlenen uluslararası bir konferansta konuşan DEM Parti İmralı Heyeti Üyesi Pervin Buldan, sürecin Haziran 2025’e kadar başarıyla tamamlanması beklentisini dile getirdi. Peki, bu süreç nasıl başladı, hangi mesajlar öne çıktı ve Öcalan’ın rolü neden bu kadar kritik?
Sürecin Başlangıcı ve Bahçeli’nin Rolü
Bahçeli’nin Tokalaşmasıyla Yeni Bir Sayfa
29 Ekim 2024’te, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM’de DEM Parti milletvekilleriyle tokalaşması, siyasi kulislerde bir dönüm noktası olarak değerlendirildi. Bahçeli, bu jestin ardından 22 Ekim 2024’te partisinin grup toplantısında, Öcalan’a yönelik çarpıcı bir çağrıda bulundu: “Tecridi kaldırılırsa, gelsin DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın.” Bu sözler, yıllardır sert bir söylemle Öcalan ve PKK’ya karşı duran Bahçeli’nin tutumunda bir değişim olarak yorumlandı. Bahçeli’nin bu çıkışı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da desteğiyle, İmralı’da görüşmelerin önünü açtı. Öcalan, bu süreci değerlendirirken Bahçeli’ye atıfla “O değiştiyse herkes değişir” diyerek, bu değişimin tüm kesimlere örnek olabileceğini ima etti.
İmralı Görüşmelerinin İlk Adımları
Bahçeli’nin çağrısından sonra, DEM Parti heyeti, 28 Aralık 2024’te Öcalan ile ilk görüşmesini gerçekleştirdi. Heyette Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder yer aldı. Görüşmeler, 22 Ocak 2025 ve 27 Şubat 2025 tarihlerinde devam etti. Üçüncü görüşmeye ise Ahmet Türk, Tülay Hatimoğulları, Tuncer Bakırhan, Cengiz Çiçek ve Faik Özgür Erol gibi isimler de katıldı. Bu görüşmeler, sadece Öcalan’ın mesajlarını kamuoyuna taşımakla kalmadı, aynı zamanda siyasi partilerle yapılan temaslarla süreci geniş bir zemine yaydı. Buldan, Roma’daki konferansta, bu görüşmelerin barış, Türk-Kürt ittifakı ve demokratikleşme üzerine odaklandığını vurguladı.
Öcalan’ın Mesajları ve Barış Vurgusu
Barış ve Kardeşlik Çağrısı
Öcalan, görüşmelerde Kürt sorununun silah ve çatışma yoluyla çözülemeyeceği kanaatine vardığını ifade etti. “50 yıllık isyanın sebebi, Kürt halkının inkârı, dilinin ve kimliğinin yasaklanmasıydı” diyen Öcalan, son 20-25 yılda bu yaklaşımın değiştiğini belirtti. Buldan’ın aktardığına göre, Öcalan, “Kürtler kendilerini sevdiği kadar Türkleri de sevmeli, çünkü biz kardeşiz” diyerek, Türk ve Kürt halkları arasında bir birliktelik sağlanması gerektiğini vurguladı. Bu mesaj, sadece duygusal bir çağrı değil, aynı zamanda siyasi bir yol haritasının temelini oluşturuyor.
27 Şubat Çağrısı ve Mutabakat
27 Şubat 2025’te yapılan üçüncü görüşme sonrası açıklanan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”, sürecin en kritik adımlarından biri oldu. Öcalan, bu metinde PKK’ya silah bırakma ve kendini feshetme çağrısı yaptı. Buldan, bu metnin sadece Öcalan’ın değil, devlet yetkilileriyle ortak bir mutabakatla hazırlandığını belirtti. Öcalan’ın, “Sayın Bahçeli’nin çağrısı ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın iradesiyle oluşan bu iklimde silah bırakma sorumluluğunu üstleniyorum” sözleri, sürecin devletle koordineli bir şekilde ilerlediğini gösteriyor. Buldan, bu çağrının ardından 1 Mart 2025’te PKK’nın ateşkesi kabul ettiğini hatırlatarak, sürecin olumlu bir yönde ilerlediğini ifade etti.
Öcalan’ın Özgürlüğü ve Çalışma Koşulları
Fiziki Özgürlük Talebi
Buldan, Roma’daki konuşmasında, Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşması ve özgür çalışma koşullarının sağlanması gerektiğini vurguladı. “İmralı’daki mevcut koşullar, Öcalan’ın süreci verimli şekilde yürütmesi için yeterli değil” diyen Buldan, 10 yıl önceki müzakerelerde de bu sorunun gündeme geldiğini hatırlattı. Öcalan’ın odasının biraz genişletildiğini, ancak diğer mahkûmların 12 metrekarelik hücrelerde kaldığını belirtti. Bu koşullar, Öcalan’ın demokratikleşme ve barış süreci için daha etkin bir rol oynamasını zorlaştırıyor. Buldan, yasal düzenlemelerin hızla hayata geçirilmesi gerektiğini savunuyor.
Haziran 2025 Beklentisi
Buldan, sürecin Haziran 2025 sonuna kadar başarıyla tamamlanacağı öngörüsünü paylaştı. Bu, sadece Öcalan’ın özgürlüğü değil, aynı zamanda Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için kapsamlı adımların atılmasını içeriyor. Buldan, “Bu, hem Öcalan hem de devlet yetkilileri açısından geçerli bir değerlendirme” diyerek, sürecin iki taraflı bir iradeyle ilerlediğini vurguladı. Öcalan’ın, TBMM’yi çözüm zemini olarak görmesi ve siyasi partilerin sürece katkısını beklemesi, bu beklentiyi güçlendiriyor.