1970 yapımı Wanda, Amerikan bağımsız sinemasında çığır açan bir film olarak görülür. Oyuncu ve yönetmen Barbara Loden, bu filmde hem kamera arkasında hem de önünde yer alarak bir kadının kendi yaşamından kopuşunu içselleştirir. Ancak Loden’in yaşamı, sinema tarihinin erk merkezli anlatılarında büyük ölçüde göz ardı edilmiştir.
Léger’den Edebi ve Kırılgan Bir Karşı-Biyografi
Nathalie Léger, Barbara Loden’in izini sürerken sadece biyografik bir anlatı kurmuyor; aksine, kendi annesiyle kurduğu karmaşık ilişkiyi ve kadınlık hâllerini de metne dahil ediyor. Loden üzerine bir kitap yazmaya çalışan bir kadının yazma süreci, metnin ana eksenine dönüşüyor. Ortaya çıkan şey; klasik biyografi formatını altüst eden, katmanlı ve melez bir anlatı.
Yazar, özne ve nesne rollerini sürekli yer değiştirerek okuru da bu parçalanmış yapıya ortak ediyor. Bu yönüyle kitap, edebi otobiyografi, kurmaca ve deneme arasında akışkan bir metin olarak öne çıkıyor.
Çeviri: Orçun Türkay’dan Akıcı ve Katmanlı Bir Dil
Kitap, Türkçeye Orçun Türkay tarafından çevrildi. Türkay’ın çevirisi, Léger’in çok katmanlı ve geçirgen üslubunu titizlikle yansıtarak metni Türkçede yeniden inşa ediyor. Bu bağlamda çeviri, kitabın özgün atmosferini koruyarak edebi değeri daha da pekiştiriyor.
Feminist Edebiyat ve Sinema Meraklıları İçin Kaçırılmayacak Bir Eser
Léger’in metni, sadece Barbara Loden’i ve Wanda filmini tanımak isteyenler için değil; aynı zamanda kadın öznenin temsili, suskunluk, kimlik ve yazı üzerine düşünen tüm okurlar için çarpıcı bir kaynak. Feminist edebiyatın ve sinema yazınının kesişiminde duran bu eser, çağdaş biyografi anlayışına güçlü bir eleştiri sunuyor.