Yapay zekâ destekli sanat eserleri galerilerde yer bulmaya başladı. Sanat camiası bu yeni üretim biçimini tartışıyor: YZ sanat yapar mı, sadece üretir mi?
Sanat dünyası, yapay zekâyla birlikte yeni bir döneme mi giriyor?
İstanbul’da geçen hafta açılan “Kod ve Renk: Dijital Yaratımın Sınırları” adlı sergi, yalnızca eserleriyle değil, eserleri üreten varlıklarla da dikkat çekti. Çünkü bu kez fırçayı eline alan bir ressam değil, bir algoritmaydı.
Galeri duvarlarında yer alan eserler, yapay zekâ destekli yazılımlar tarafından üretildi. Kimi zaman bir veri setiyle, kimi zaman bir şiirle beslenen sistemler; soyut ekspresyonizmden portreye, sürrealist tasarımlardan grafik sanatlara kadar birçok dalda işler ortaya koydu.
Yapay zekâ sanat yapabilir mi?
Bu soruya verilecek yanıt, kiminle konuştuğunuza göre değişiyor. Genç dijital sanatçılar, yapay zekâyı bir “yaratıcı ortak” olarak görürken; geleneksel ressamlar bu durumdan endişeli. Eleştirmen Yelda Kalkan şöyle diyor:
“Sanat, insan duygusunun dışavurumudur. Yapay zekâda duygu yok. Ortaya çıkan şey sanat mı, yoksa teknik bir ürün mü?”
Buna karşılık dijital sanatçı Samet Yurt ise farklı düşünüyor:
“Yapay zekâ benim düşünce uzantım. Eser benim fikrimle başlıyor, ama teknik kısmı algoritmaya bırakıyorum. Bu bir işbirliği.”

Akademi ve etik kaygılar
Üniversiteler de konuyu tartışıyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde yapılan bir panelde, sanat tarihi uzmanları, yapay zekânın geçmiş sanatsal akımları yeniden üretebildiğine ama “yenilikçi bir ruh” yaratmakta zorlandığına dikkat çekti. Öte yandan etik sorular da masada:
-
Yapay zekâ bir eseri üretirse, telif hakkı kime ait olur?
-
Sanat ödüllerine yapay zekâ eserleri dahil edilmeli mi?
-
Yapay zekâ ile yapılan sahte sanatçı taklitleri nasıl önlenebilir?