Türkiye’nin 2053 yılı net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda yenilenebilir enerji kapasitesini artırma planları, çevre ve iklim odaklı sivil toplum kuruluşları tarafından genel olarak olumlu karşılandı. Özellikle güneş ve rüzgâr enerjisine yönelik yatırımların artması, uzun vadeli karbon emisyonlarını azaltma açısından umut verici bulunuyor.
Ancak raporda, bu hedeflerin kararlı ve bütüncül bir fosil yakıt stratejisiyle desteklenmediği belirtiliyor.
Kömürden Çıkış Planının Yokluğu Eleştirildi
Türkiye’nin hâlâ kömür santrallerine bağımlı bir enerji politikası yürüttüğü ve bu santrallere yönelik net bir çıkış takviminin bulunmadığı sivil toplum örgütlerinin başlıca eleştirileri arasında yer aldı. Rapor, Avrupa’da 2030’lara kadar kömürden çıkışı planlayan birçok ülkenin aksine, Türkiye’nin bu konuda şeffaf ve somut bir yol haritası sunmadığını vurguluyor.
Nükleer Enerji Vurgusu Endişe Yaratıyor
Rapor, nükleer enerji yatırımlarına artan bağımlılığı da bir başka eleştiri noktası olarak öne çıkarıyor. Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin yanı sıra ikinci ve üçüncü santral projelerinin gündemde olması, enerji arz güvenliği adına önemli görülse de; şeffaflık, atık yönetimi ve güvenlik konularında kamuoyunun yeterince bilgilendirilmediği kaydediliyor.
Sivil toplum temsilcilerine göre, nükleer enerjiye yapılan yatırımlar, yenilenebilir kaynaklara yönelimi gölgede bırakma riski taşıyor.
Sivil Toplumdan Alternatif Öneriler
Raporu hazırlayan kuruluşlar, Türkiye’nin:
-
Kömürden çıkış için resmi bir takvim açıklaması,
-
Nükleer enerji yerine enerji verimliliği ve depolama teknolojilerine öncelik vermesi,
-
Güneş ve rüzgâr yatırımlarında yerel toplulukları karar süreçlerine dâhil etmesi
gerektiğini vurguladı.