Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’nin ortalama yıllık güneşlenme süresi 2.741 saat, ortalama ışınım değeri ise 1.527 kWh/m² seviyesinde. Özellikle Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgeleri, güneş enerjisi yatırımları için en elverişli alanlar olarak öne çıkıyor.
Çatı tipi sistemler başta olmak üzere Türkiye genelinde 120 GW’ı aşkın teknik güneş enerjisi potansiyeli bulunuyor. Bu da, enerji arz güvenliği ve karbon emisyonlarının azaltımı açısından Türkiye’yi bölgesel bir temiz enerji lideri haline getirebilir.
Karada ve Denizde Rüzgar: Türkiye’nin Sessiz Dev Gücü
Türkiye’nin karasal rüzgar enerjisi potansiyeli yaklaşık 48.000 MW olarak belirlenmiş durumda. Ayrıca deniz üstü (offshore) potansiyelinin 17.400 MW’a ulaştığı ifade ediliyor. Özellikle Marmara ve Karadeniz kıyıları, rüzgar santralleri için yüksek verimlilik sunuyor.
Enerji Bakanlığı’nın 2035 hedefleri arasında, offshore rüzgar kapasitesinde 5 GW kurulu güce ulaşmak da yer alıyor.
Uzmanlar Uyarıyor: Potansiyel Var, Ama Politik İrade Gerekli
Yenilenebilir enerji alanındaki uzmanlar, Türkiye’nin teknik potansiyelinin oldukça yüksek olmasına rağmen, uzun vadeli ve istikrarlı bir yatırım politikası olmadan bu gücün tam anlamıyla devreye alınamayacağını belirtiyor. Özellikle bürokratik süreçlerin sadeleştirilmesi ve yerli üretim desteklerinin artırılması gerektiği vurgulanıyor.
İklim Taahhütleri ve Enerji Bağımsızlığı İçin Stratejik Fırsat
Türkiye, 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi doğrultusunda enerji dönüşümünü hızlandırmak zorunda. Güneş ve rüzgar enerjisi yatırımları, yalnızca çevre dostu değil; aynı zamanda dışa bağımlılığı azaltan, yerli ve sürdürülebilir çözümler sunuyor.
Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde karbon vergileri ve sınır ayarlama mekanizmaları da dikkate alındığında, Türkiye’nin yeşil altyapı yatırımları ekonomik bir zorunluluğa da dönüşüyor.