27 Mayıs 1960’ta gerçekleşen askeri darbe, Türkiye’nin demokrasi tarihinde derin izler bıraktı. Anayasa ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) feshedildiği, dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idam edildiği bu olay, 65 yıl sonra hâlâ tartışılıyor. Demokrat Parti’nin (DP) 10 yıllık iktidarının sona erdiği darbe, siyasi, ekonomik ve toplumsal krizlerin gölgesinde şekillendi.
Darbe, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki 38 kişilik Milli Birlik Komitesi tarafından gerçekleştirildi. DP’nin “baskı rejimi kurduğu ve kardeş kavgasına yol açtığı” gerekçesiyle yönetime el koyan komite, ülke genelinde siyasi faaliyetleri durdurdu. Yassıada yargılamaları sonucunda yüzlerce kişi cezalandırılırken, idamlar demokrasi tarihindeki en ağır sonuçlardan biri oldu. Bugün, darbenin bıraktığı yaralar ve dersler, Türkiye’nin demokratik hafızasında önemli bir yer tutuyor.
Darbenin Arka Planı ve DP İktidarı
Türkiye, 1946’da çok partili sisteme geçişle demokrasiye adım attı. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde DP, %53 oyla 416 milletvekili çıkararak iktidara geldi ve 27 yıllık tek parti dönemini sonlandırdı. Celal Bayar Cumhurbaşkanı, Adnan Menderes Başbakan oldu. DP, tarımda traktör kullanımını artırdı, sanayi, eğitim, sağlık ve ulaştırma alanlarında yatırımlar yaptı. Ancak, 1950’lerin ortasından itibaren ekonomik kriz belirtileri ortaya çıktı. 6-7 Eylül 1955 olayları, azınlıklara yönelik saldırılarla sonuçlandı ve hükümetin eleştirilmesine yol açtı. DP ile CHP arasındaki gerilim, CHP’nin mallarının Hazine’ye devri gibi kararlarla derinleşti. 2 Mayıs 1954 seçimlerinde DP, %57 oyla 502 milletvekili kazanırken, CHP 31 sandalyede kaldı. Bu dönemde TSK ile DP arasında da gerilimler yaşandı; 1950’de Genelkurmay Başkanı Abdurrahman Nafiz Gürman dahil 15 general ve 150 albay emekliye sevk edildi.
Krizler ve Darbeye Giden Süreç
1950’lerin sonlarında ekonomik sorunlar halkta rahatsızlık yarattı. DP’den ayrılarak Hürriyet Partisi’ni kuran 19 milletvekili, parti içi çatışmaları artırdı. 6-7 Eylül olayları sonrası üniversite öğrencileri hükümet karşıtı protestolara başladı. 28 Nisan 1960’ta İstanbul Beyazıt Meydanı’nda Turan Emeksiz adlı öğrencinin polis kurşunuyla hayatını kaybetmesi, olayları tırmandırdı. İstanbul ve Ankara’da sıkıyönetim ilan edildi. 5 Mayıs 1960’ta Ankara’da öğrenciler, “555K” koduyla (5’inci ayın 5’inde saat 5’te Kızılay’da) gösteri düzenledi. Menderes, bir öğrencinin boğazını sıkması üzerine, “Bir Başbakanın boğazını sıkıyorsun, bundan ala hürriyet mi var?” dedi. 21 Mayıs’ta Harp Okulu öğrencilerinin sessiz yürüyüşü, ordu içindeki huzursuzluğu gösterdi. 27 Mayıs sabaha karşı, Kurmay Albay Alparslan Türkeş’in Ankara Radyosu’ndan okuduğu bildiriyle darbe duyuruldu. Bildiride, “Kardeş kavgasına meydan vermemek” ve “adil seçimler” için yönetime el koyulduğu belirtildi.
Yassıada Yargılamaları ve İdamlar
Darbe sonrası Milli Birlik Komitesi, Anayasa’yı ve TBMM’yi feshetti, siyasi faaliyetleri durdurdu. Celal Bayar, Adnan Menderes, DP milletvekilleri ve Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun gözaltına alındı. Menderes, Kütahya’da Albay Muhsin Batur tarafından yakalanarak Yassıada’ya götürüldü. 14 Ekim 1960’ta başlayan Yassıada yargılamaları, 15 Eylül 1961’de sonuçlandı. 592 sanıktan 288’i için idam talep edildi. Yüksek Adalet Divanı, 15 sanık için idam cezası verdi. Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, 16 Eylül 1961’de, Adnan Menderes ise 17 Eylül 1961’de İmralı Adası’nda idam edildi. Celal Bayar’ın cezası, yaş haddi nedeniyle müebbet hapse çevrildi. 31 sanık müebbet hapis, diğerleri çeşitli cezalar aldı; bazıları beraat etti. Yargılamalar, adil olmayan koşullar ve siyasi intikam iddialarıyla eleştirildi. 11 Nisan 1990’da TBMM, idam edilenlerin itibarlarını iade etti ve naaşları 17 Eylül 1990’da İstanbul’daki anıt mezara taşındı.
Yorumlar
Kalan Karakter: