İstanbul’da yaşanan 6,2 büyüklüğündeki deprem, şehirde büyük paniğe yol açarken, deprem uzmanları arasındaki tartışmaları da yeniden alevlendirdi. Silivri açıklarında meydana gelen sarsıntı sonrası, Prof. Dr. Şener Üşümezsoy’un Prof. Dr. Celal Şengör’ü hedef alan açıklamaları, bilim camiasında ve kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Üşümezsoy, Şengör’ün geçmişteki tahminlerini “çöp” olarak nitelendirerek, yanıltıcı olduğunu savundu.
Deprem sonrası artçı sarsıntılar ve olası riskler hakkında farklı görüşler ortaya çıkarken, Üşümezsoy’un Şengör’e yönelik sert eleştirileri, iki bilim insanı arasındaki uzun süredir devam eden gerilimi yeniden gün yüzüne çıkardı. İşte bu tartışmanın detayları ve arka planı.
1999 Depremi ve Tahmin Tartışmaları
Üşümezsoy’a göre, Şengör’ün 1999’daki öngörüleri, bilimsel verilerden çok medyatik bir söyleme dayanıyordu. Kendisinin ise Avrupa-Akdeniz Sismoloji Merkezi (EMSC) verilerine ve saha çalışmalarına dayanarak daha isabetli tahminlerde bulunduğunu savundu. Üşümezsoy, Şengör’ün Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara’daki uzantıları hakkında yanlış modeller sunduğunu ve bu modellerin bilimsel olarak çürütüldüğünü iddia etti.
Şengör’ün Modelleri ve Üşümezsoy’un Eleştirileri
Üşümezsoy, Şengör’ün özellikle Kuzey Marmara fayı ve Adalar fayı üzerine geliştirdiği modelleri eleştirdi. Şengör ve Fransız jeolog Xavier Le Pichon’un, Marmara Denizi’nde 180 kilometrelik bir fayın tek parça halinde kırılarak 7,5 ve üzeri büyüklükte deprem üreteceği tezini savunduğunu belirten Üşümezsoy, bu görüşün yanlış olduğunu öne sürdü. Ona göre, Marmara’daki faylar zaten 1894 ve 1912 depremlerinde kırıldı ve enerji birikiminin büyük ölçüde boşaldığı bir bölgede artık 7 üzeri bir deprem riski bulunmuyor.Üşümezsoy, özellikle Kumburgaz Çukuru’ndaki fayın 6 ila 6,5 büyüklüğünde bir deprem üretebileceğini, ancak Şengör’ün iddia ettiği gibi büyük bir yıkım senaryosunun gerçekçi olmadığını savundu. “Jeologlar şişmiş bir şekilde ‘1766’dan beri deprem yok, eli kulağında’ dediler, ama 1894’te Yalova’dan başlayan büyük bir deprem oldu. Bu, 250 yılda bir deprem tezini çürütüyor” diyerek, Şengör’ün tezlerini tarihsel verilerle de eleştirdi.
Bilimsel Çalışmalar Üzerindeki Anlaşmazlık
Üşümezsoy, Şengör’ün kendisini “zır cahil” olarak nitelendirmesine de sert tepki gösterdi. Şengör’ün, Üşümezsoy’un deprem konusunda bilimsel çalışması olmadığını iddia ettiğini hatırlatan Üşümezsoy, kendi çalışmalarının TPAO ve MTA’nın sismik verilerine dayandığını ve uluslararası toplantılarda sunulduğunu belirtti. “Benim haritalarım, Çubuklu Gemisi’nin batimetri verileriyle çizildi ve dört kitabımda yayınlandı” diyerek, Şengör’ün eleştirilerini bilimsel temelden yoksun bulduğunu ifade etti.Öte yandan, Şengör’ün destekçileri, onun Uluslararası Bilimler Akademisi üyelikleri ve Gustav Steinmann Madalyası gibi prestijli ödüllerle tanınan bir bilim insanı olduğunu vurguluyor. Şengör, Marmara’daki fayların sismik boşluk oluşturduğunu ve 7,2 ila 7,8 büyüklüğünde bir deprem riskinin hâlâ mevcut olduğunu savunuyor. Ancak Üşümezsoy, bu görüşlerin spekülatif olduğunu ve halkı gereksiz yere korkuttuğunu düşünüyor.
Kamuoyuna Çağrı: Panik Yerine Bilgiye Güven
Üşümezsoy, vatandaşlara paniğe kapılmama ve resmi açıklamaları takip etme çağrısında bulundu. “6,2’lik deprem sonrası 4,5 büyüklüğüne kadar artçılar normaldir. Avcılar ve Çekmece gibi bölgelerde heyelan riski yoksa sorun yok” dedi. Şengör’ün felaket senaryolarının aksine, Marmara’daki fayların büyük ölçüde enerjisini boşalttığını ve Silivri Çukuru’ndaki fayın yalnızca 6 ila 6,5 büyüklüğünde bir deprem üretebileceğini tekrarladı.Bu tartışma, İstanbul’un deprem riskine dair farklı bilimsel yaklaşımları ortaya koyarken, halk arasında da hangi uzmana güvenilmesi gerektiği konusunda kafa karışıklığına yol açtı. Üşümezsoy’un Şengör’e yönelik sert eleştirileri, bilimsel bir tartışmadan çok kişisel bir polemiğe dönüştü.
Yorumlar
Kalan Karakter: