23 Nisan günü, Marmara Denizi’nde, İstanbul’un Silivri ilçesi açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem, bölgede geniş bir alanda hissedildi ve vatandaşlar arasında paniğe yol açtı. Depremin merkez üssünün Silivri’ye yaklaşık 24 kilometre uzaklıkta olduğu belirtilirken, sarsıntı İstanbul’un yanı sıra Tekirdağ, Bursa, Yalova, Kocaeli, Çanakkale, Balıkesir ve İzmir gibi çevre illerde de hissedildi. Bu olay, yıllardır beklenen “büyük İstanbul depremi” tartışmalarını yeniden alevlendirdi ve uzmanların daha önce yaptığı uyarıları gündeme taşıdı.
Deprem, Kuzey Anadolu Fayı üzerinde gerçekleşti ve uzmanlar, fayın yalnızca bir kısmının kırıldığını ifade etti. Özellikle Prof. Dr. Hasan Sözbilir ve Prof. Dr. Şener Üşümezsoy’un açıklamaları, depremin etkilerini ve gelecekteki riskleri anlamak açısından büyük önem taşıyor. Sözbilir, depremin beklenen İstanbul depreminin bir parçası olduğunu belirtirken, Üşümezsoy’un üç hafta önce Silivri ve Kumburgaz için yaptığı nokta atışı tahmin, sosyal medyada ve haber platformlarında geniş yankı uyandırdı. Bu haber, depremin detaylarını, uzman görüşlerini ve bölgedeki riskleri kapsamlı bir şekilde ele alıyor.
Depremin Detayları ve İlk Etkileri
Deprem, özellikle Silivri, Büyükçekmece ve Avcılar gibi İstanbul’un batı ilçelerinde yoğun bir şekilde hissedildi. Vatandaşlar panikle sokaklara dökülürken, bazı bölgelerde trafik kilitlendi ve benzin istasyonlarında yoğunluk oluştu. Sosyal medyada paylaşılan videolar, deprem anında Marmara Denizi’nde oluşan dalgaları ve vatandaşların yaşadığı korkuyu gözler önüne serdi. Uzmanlar, bu büyüklükteki bir depremin **250-300 kilometre çapındaki bir alanda hissedilmesininBu büyüklükteki bir depremin yaklaşık 250-300 kilometre çapındaki bir alanda hissedilmesinin normal olduğunu vurguladı.
Uzman Görüşleri: Prof. Dr. Hasan Sözbilir ve Prof. Dr. Şener Üşümezsoy
Prof. Dr. Hasan Sözbilir: “Fayın Tümü Değil, Bir Kısmı Kırıldı”
Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, depremin Kuzey Anadolu Fayı’nın batı segmentinde meydana geldiğini ve fayın sadece bir kısmının kırıldığını belirtti. Sözbilir, “Bu büyüklükteki bir deprem, beklenen İstanbul depreminin kırığının bir kısmında gerçekleşti. Fayın tümü kırılsaydı, 7.4-7.5 büyüklüğünde bir depremle karşılaşabilirdik. Parçalı kırılma, enerji birikiminin sönümlenmesi açısından olumlu bir durum. Depremin tsunami etkisi yaratmasını beklemiyoruz, ancak artçı sarsıntılar birkaç gün sürebilir,” dedi.Sözbilir, fayın kırılma dinamiklerine dair bilimsel tartışmaların devam ettiğini vurguladı: “Fayın tek parça mı, yoksa iki-üç parça halinde mi kırıldığı hâlâ araştırılıyor. Parçalı kırılma, büyük bir depremin önüne geçebilir. Önümüzdeki saatlerde sismoloji istasyonlarından gelen veriler, fayın hangi kısmının ne kadar kırıldığını daha net ortaya koyacak. Şu an için ucuz kurtulduk diyebiliriz.” Ayrıca, depremin geniş bir alanda hissedilmesinin, Marmara Denizi’nin jeolojik yapısından kaynaklandığını ekledi.
Prof. Dr. Şener Üşümezsoy: “Nokta Atışı Tahmin Gerçekleşti”
Deprem uzmanı Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, 3 Nisan 2025’te CGTN Türk’ün YouTube kanalında yaptığı açıklamada, Kumburgaz ve Silivri’de 6.0-6.5 büyüklüğünde bir deprem beklendiğini ifade etmişti. Üşümezsoy’un bu öngörüsü, 23 Nisan’daki 6.2’lik depremle adeta doğrulandı ve sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. Üşümezsoy, deprem sonrası yaptığı değerlendirmede, “Bu deprem, Kumburgaz fay segmentinde beklediğimiz hareketle uyumlu. İstanbul’da büyük bir deprem beklemiyorum. Stres büyük ölçüde boşaldı, korkulacak bir şey yok,” diyerek İstanbulluları rahatlattı.Üşümezsoy, Kumburgaz fayının yaklaşık 30-40 kilometre uzunluğunda olduğunu ve bu segmentin 6.5 büyüklüğünü aşan bir deprem üretme potansiyelinin düşük olduğunu vurguladı. Ayrıca, bölgedeki heyelan riskine dikkat çekerek, özellikle Silivri, Büyükçekmece ve Avcılar gibi zemin yapısı zayıf bölgelerde yapılaşmaya özen gösterilmesi gerektiğini belirtti. Üşümezsoy, “Büyük İstanbul depremi senaryoları spekülatif. 7.0 ve üzeri bir deprem için yeterli stres birikimi yok,” diyerek daha büyük bir deprem beklentisini reddetti.
Bölgedeki Deprem Riski ve Gelecekteki Senaryolar
Marmara Denizi, Kuzey Anadolu Fayı’nın en aktif kollarından birine ev sahipliği yapıyor. 1999 yılında yaşanan Gölcük ve Düzce depremleri, bu fay hattının yıkıcı potansiyelini gözler önüne sermişti. O dönemden beri İstanbul’da “büyük deprem” korkusu sürüyor. Ancak uzmanlar, fayın parçalı yapısı ve enerji boşalma dinamikleri nedeniyle farklı görüşler sunuyor.Prof. Dr. Ahmet Ercan, Üşümezsoy’un aksine, bu depremin büyük İstanbul depreminin habercisi olabileceğini savundu. Ercan, “Kumburgaz fayı yükleniyor. 4.5-5.5 büyüklüğündeki depremler, daha büyük bir depremin öncüleri olabilir,” diyerek dikkatli olunması gerektiğini belirtti. Öte yandan, Üşümezsoy, Kumburgaz fayının sınırlı uzunluğu ve sığ derinliği nedeniyle 7.0 üzeri bir deprem üretme olasılığının düşük olduğunu yineledi.
Sözbilir ise orta yolu bulan bir yaklaşım sergileyerek, “Fayın kırılmamış diğer parçaları hâlâ risk taşıyor. Ancak bu deprem, biriken enerjinin bir kısmını boşalttı. Bilimsel veriler ışığında, daha büyük bir deprem için hazırlıklı olmalıyız, ama panik yapmamalıyız,” dedi. Uzmanlar, İstanbul’un zemin yapısının (özellikle Küçükçekmece, Büyükçekmece ve Avcılar gibi bölgelerde) deprem riskini artırdığını ve bina güvenliği ile kentsel dönüşüm projelerinin hızlandırılması gerektiğini vurguladı.
Marmara Denizi’ndeki fay hatlarının hareketliliği, bilim insanlarının uzun süredir üzerinde çalıştığı bir konu. 1894 İstanbul depremi, 7.0 büyüklüğünde gerçekleşmiş ve ciddi hasara yol açmıştı. Günümüzdeki teknolojik imkanlarla fay hareketlerini daha iyi izleyen uzmanlar, parçalı kırılma senaryolarının İstanbul için daha az yıkıcı olabileceğini düşünüyor. Ancak, deprem riskinin tamamen ortadan kalkmadığı da bir gerçek.
Yorumlar
Kalan Karakter: