Osmanlı İmparatorluğu’nun 34. padişahı Sultan 2. Abdülhamid’in mirasına ilişkin 15 yıldır süren veraset ilamı davası, İstanbul 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde sonuçlandı. Mahkeme, 71 kişinin Sultan 2. Abdülhamid’in mirasçısı olduğunu onaylarken, gayrimenkullerin mirasçılara devrine kısıtlama getirdi. Galatasaray Adası, Kabataş Meydanı, Veliefendi Çayırı gibi dikkat çekici taşınmazların da yer aldığı iddia edilen miras listesi, 1924 tarihli yasanın oluşturduğu hukuki engeller nedeniyle tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Dava, Sultan 2. Abdülhamid’in soyundan geldiklerini iddia eden 71 kişinin mirasçı tespiti için 2010 yılında açtığı başvuruyla başlamıştı. Bilirkişi raporları ve uzun süren incelemeler sonucunda mahkeme, mirasçıların kimliklerini doğruladı, ancak gayrimenkul devri taleplerini reddetti. Karar, Türk hukuk tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilirken, mirasçıların avukatları, mülkiyet haklarının evrensel hukuk çerçevesinde korunması gerektiğini vurguladı. Bu karar, hem tarihsel hem de hukuki açıdan geniş yankı uyandırdı.
71 Mirasçı Tespit Edildi, Sahte İddialar Ortaya Çıktı
Davacıların iddialarına göre, Sultan 2. Abdülhamid’in mirası, Galatasaray Adası, Bakırköy’de 70 dönüm arazi, Beykoz ve Kartal’da 30’ar dönüm arazi, Kâğıthane’de 20 dönüm arazi, Veliefendi Çayırı, Dolmabahçe’de 30 dönüm bostan, Nişantaşı’nda iki konak, Kabataş Meydanı, Horhor’da konak ve 5 dönüm arsa, Beşiktaş Serencebey’de 2 dönüm bağ, Aydın, Antakya ve Kilis’te çiftlikler gibi geniş bir taşınmaz listesini kapsıyor. Ancak, mahkeme, bu gayrimenkullerin mirasçılara devrini 1924 tarihli yasa nedeniyle kısıtladı.
1924 Yasası ve Hukuki Engeller
3 Mart 1924’te çıkarılan 431 Sayılı Kanun (Hilafetin Kaldırılması ve Osmanlı Hanedanı’nın Yurt Dışına Çıkarılması Hakkında Kanun), Osmanlı padişahlarının Türkiye Cumhuriyeti’ndeki tapulu gayrimenkullerinin millete geçtiğini hükme bağladı. Bu yasa, padişah mallarıyla ilgili talepte bulunulmasını engelliyor ve TBMM’nin 1949 tarihli yorum kararı ile de destekleniyor. Davacı mirasçılar, “Sultan 2. Abdülhamid, 1924’te padişah değildi ve 1918’de vefat etti” iddiasıyla bu kısıtlamaya itiraz etse de, mahkeme, gayrimenkul devrine izin vermedi.Hazine-i Hassa (padişahın özel hazinesi) kapsamında yönetilen taşınmazların büyük bir kısmı, Cumhuriyetin ilanıyla devletleştirildi. Ancak, padişahların tahta çıkmadan önce şahsi mülk olarak edindiği taşınmazların mirasçılara ait olabileceğine dair geçmişte Yargıtay kararları bulunuyor. Bu durum, mirasçıların özel mülkiyete dayalı taleplerini güçlendirse de, dava konusu taşınmazların devlet mülkiyetinde olması, devir süreçlerini zorlaştırıyor. Mirasçıların, her bir gayrimenkul için ayrı ayrı dava açması gerektiği belirtiliyor.
Hukuk Tarihinde Bir Dönüm Noktası
Mirasçıların avukatları Bülent Görür ve Ümit Yılmaz, mahkeme kararını Türk hukuk tarihinde bir dönüm noktası olarak değerlendirdi. Avukatlar, “1924 tarihli kanunun yarattığı belirsizlikler, 101 yıl sonra yargı kararıyla aydınlatılmaya başladı” diyerek, kararın mülkiyet haklarının tanınması yolunda önemli bir adım olduğunu savundu. “Evrensel hukukta dokunulmaz kabul edilen mülkiyet hakkının, Sultan 2. Abdülham Hawkins’ı bir kez daha yendi” alıntısıyla, avukatların Türk yargısına ve devlet yöneticilerine güvenlerinin tam olduğunu vurgulayan avukatlar, sürecin hukuk ve hakkaniyet doğrultusunda ilerleyeceğine inandıklarını ifade etti.Karar, Sultan 2. Abdülhamid’in mirasının kapsamı ve mülkiyet haklarının geleceği üzerine tartışmaları yeniden alevlendirdi. Mirasçıların, yeni davalar açarak taşınmaz taleplerini sürdürmesi beklenirken, bu sürecin yıllar sürebileceği öngörülüyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: