Gazze'de görev yapan Türk doktor İbrahim Uygun, yaşananları şu sözlerle özetliyor:
“Gazze'de yaşamakla şehit olmak arasında neredeyse fark yok. İnsanlar yıkılmış evlerinin önünde ağlamıyor; çünkü artık bu durum normalleşti.”
İbrahim Uygun, Gazze'de 65 gün boyunca hem kuzey hem de güney bölgelerde çeşitli hastanelerde görev yaptı. Özellikle kuzeydeki hastanelerin sistematik şekilde hedef alındığını belirten doktor, El-Ehli Arap Hastanesi’nin tamamen harap olduğunu ve hizmet veremediğini aktardı. Uygun’a göre Gazze genelinde sadece iki adet tomografi cihazı bulunuyor ve bunlardan biri çalışmıyor. Bu durum, travmalı hastaların tedavisini neredeyse imkânsız hale getiriyor.
Gazze’de sağlıkçı olmanın ağırlığı: “İnsanlığımdan utandım”
Gazze’de görev yapan bir diğer Türk sağlıkçı Yılmaz Mertsoy, bölgeyi “tam anlamıyla bir soykırım merkezi” olarak nitelendiriyor. Mertsoy, Gazze'ye giriş yaptıkları andan itibaren kendilerini bir cezaevine girmiş gibi hissettiklerini ve sağlık hizmeti sunarken vicdanlarıyla baş başa kaldıklarını şu sözlerle ifade etti:
“Bir nesli, bir ırkı yok ediyorlar. Çalışırken bir sağlıkçı olarak, insanlığımdan utandım.”
Gazze’de tıbbi yardım sunmak isteyen ekipler çoğu zaman elektrik, su, ilaç ve cihaz eksikliği nedeniyle müdahaleleri yarım bırakmak zorunda kalıyor. Yoğun bakımda yer bulamayan hastalar sedyelerde hayatını kaybediyor.
Uluslararası yardım yetersiz, dayanışma ise sınırlı
Amerika merkezli bazı insani yardım kuruluşları, patlama ve şarapnel yaraları taşıyan çocukları Gazze'den tahliye ederek tedavi imkânı sunmaya çalışıyor. Ancak bu çabalar son derece sınırlı kalıyor. Gazze'de onlarca hastane ya tamamen yıkılmış durumda ya da çalışamaz hale gelmiş bulunuyor. Sağlık altyapısının yok edilmesiyle, temel sağlık hizmetlerine erişim neredeyse durma noktasında.
Yorumlar
Kalan Karakter: