Artık büyük şirketlerin, dev holdinglerin sürüklediği bir ekonomik düzenden çok; bireylerin, küçük girişimcilerin ve dijital dünyada tek başına ayakta duran üreticilerin belirlediği bir düzen konuşuluyor.
Aslında yaşanan şey çok basit:
Ekonominin merkezinde artık devletler değil, bireyler var.
Ve bu dönüşümün en görünür olduğu alanlardan biri de e-ihracat.
Türkiye son 10 yıldır bu değişimi çok net gördü ve bir adım daha ileri giderek girişimcilerini devlet eliyle desteklemeye başladı. Artık “Sermayem yok” bahanesi çöktü. Çünkü devlet, “Sen yeter ki üret ve sat, ben arkandayım” diyor. İş kurma desteklerinden personel teşviklerine, yazılım–makine–hizmet alımlarında %80’e varan hibe programlarına kadar geniş bir yapı oluşturuldu.
Peki devlet neden bu kadar istekli?
Cevabı net: Bireysel ekonomiyi büyütmek, ülkenin ekonomisini büyütmek demektir.
Bugün Amerika ve Avrupa’da yüz binlerce kişi, evinden ürün satıyor, hizmet veriyor, yazılım üretiyor ve sınır ötesi ticaret yapıyor. Bu bireyler artık ülkelerin ihracatının önemli bir bölümünü oluşturuyor. Devletler de bunu fark ettiği için mikro girişimlerini destekleyen fonları yıllardır artırıyor.
Türkiye’nin attığı adımlar da tam olarak bu vizyonun bir parçası.
İş kurma desteği…
Personel giderlerinin karşılanması…
1.5 milyon TL’ye kadar iş geliştirme fonu…
Kadın, genç, engelli girişimcilere ek hibeler…
Hepsi tek bir hedef için tasarlandı:
İhracatçı sayısını artırmak ve bireyleri küresel ekonomiyle buluşturmak.
Bunu küçümsemeyin.
Çünkü dünya, hiçbir dönemde bireyin bu kadar güçlü olduğu bir ekonomik model görmedi.
Bugün bir genç, sadece dizüstü bilgisayarıyla Amerika’ya ürün satabiliyor. Bir kadın girişimci, Shopify’dan Avrupa’ya marka yaratıp büyütebiliyor. Bir emekli, bulunduğu şehirden ayrılmadan e-ticaret mağazasıyla ek gelir elde edebiliyor. Bunların hepsi e-ihracatın sunduğu imkanlar ve devlet teşvikleriyle mümkün hâle geliyor.
Gelecek artık “dev şirketlerin mücadelesi” değil, bireyin dijitalde kendine alan açma mücadelesi.
Ve bu mücadelenin kazananları; hızlı adapte olanlar, dijital araçları öğrenenler ve devletin sunduğu destekleri doğru kullananlar olacak.
Çünkü dünya, ekonomik olarak daha parçalı, daha dağıtık, daha bireyselleşmiş bir düzene geçiyor.
Bu düzende kazananlar; bilgiye, teknolojiye ve küresel pazara erişebilenler olacak.
Türkiye, bu yeni düzeni görüyor ve girişimcisini destekleyerek aslında geleceğin ekonomisinde yer açıyor. Bugün atılan her adım, yarının Türkiye’sinde daha güçlü bir bireysel ekonomi demek. Biz bunu ne kadar erken anlarsak, o kadar hızlı büyürüz.
Son söz şu:
Devlet teşvikleri sadece para değil; bir geleceğe davet mektubudur.
E-ihracat ise bu geleceğin en güçlü kapısıdır.
O kapı artık ardına kadar açık… Girmek isteyenler için zaman tam şimdi.
Yorumlar
Kalan Karakter: