Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 16 Haziran’daki Kabine Toplantısı sonrası sarf ettiği “Hiçbir ülke sadece sınırlarından ibaret değildir” sözleri, İsrail-İran geriliminin tırmandığı bir dönemde yankı uyandırdı. Erdoğan’ın bu ifadesi, Türkiye’nin tarihsel, kültürel ve stratejik hinterlandına vurgu yaparak İsrail’e örtülü bir uyarı niteliği taşıyor. Mehmed Mazlum Çelik’in analizine göre, bu sözler yalnızca diplomatik bir tepki değil, aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel etki alanının derin köklerini ve jeopolitik duruşunu ortaya koyuyor. Erdoğan’ın mesajı, İsrail’in saldırgan politikalarına karşı Türkiye’nin yalnızca Anadolu ile sınırlı olmayan bir mücadele kapasitesine işaret ediyor.
Tarihi bağlar ve Türk hinterlandı
Erdoğan’ın “Hiçbir ülke sınırlarından ibaret değildir” ifadesi, Türkiye’nin Osmanlı’dan miras kalan geniş bir coğrafi ve kültürel etki alanına atıfta bulunuyor. Çelik’in analizinde, Suriye, Irak, İran, Yemen ve Filistin gibi bölgelerdeki Türk hinterlandı örneklerle açıklanıyor. Suriye’de, Osmanlı sonrası dönemde bağımsızlık mücadelesi veren liderlerden İbrahim Hananu’nun Antep ve Urfa’daki Fransız işgaline karşı cephe açması, Suriye ile Anadolu’nun tarihsel bağlarını gösteriyor. Irak’ta, 1921’de Kürt ve Arap ittifakının İngilizlere karşı zaferi sonrası Sultan Abdülhamit’in oğlunu kral ilan etme girişimi, Türk istihbaratının bölgedeki etkisini ortaya koyuyor. İran’da ise Güney Azerbaycan Türkleri ve Sünni Türkmenlerin varlığı, Türkiye’nin bu ülkedeki potansiyel nüfuzunu hatırlatıyor. Yemen’de İmam Yahya’nın Kurtuluş Savaşı sırasında Türk bayrağını Yemen bayrağı ilan etmesi, Filistin’de ise Hamas’ın kurucularından İzeddin el-Kassam’ın Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olması, Türkiye’nin bu coğrafyalardaki tarihsel bağlarını güçlendiriyor. Erdoğan’ın mesajı, bu bağların hâlâ canlı olduğunu ve Türkiye’nin bölgesel krizlerde aktif bir rol oynayabileceğini vurguluyor.
İsrail’e jeopolitik uyarı
Erdoğan’ın sözleri, İsrail’in 13 Haziran’da İran’a düzenlediği saldırılar sonrası bölgesel gerilimin yükseldiği bir dönemde geldi. Çelik’in analizine göre, Erdoğan, İsrail’in Gazze’yi yerle bir eden, İran’a saldıran ve bölgedeki ülkelere kabadayılık taslayan tutumunun farkında olmadığını ifade ediyor. “İsrail ne yaptığını bilmiyor” diyerek, bu politikaların sadece Filistin veya İran’la sınırlı kalmayacağını, tüm bölgeyi etkileyecek felaketlere yol açabileceğini belirtiyor. Erdoğan, Balkanlar, Karabağ, Libya ve Suriye’deki Türk müdahalelerini örnek göstererek, Türkiye’nin İsrail’in saldırganlığına karşı yalnızca kendi sınırlarında değil, geniş bir coğrafyada karşılık verebileceğini ima ediyor. Bu, İsrail’e, Türkiye’nin bölgedeki askeri ve istihbari kapasitesini hafife almama uyarısı olarak okunuyor. Çelik, özellikle Suriye’de Devlet Başkanı Golani ile kurulan yakın ilişkinin, İsrail’in kuzeydeki genişleme planlarına karşı bir set oluşturabileceğini vurguluyor.
Türkiye’nin bölgesel vizyonu ve küresel mesaj
Erdoğan’ın mesajı, Türkiye’nin “medeniyet mirası” olarak nitelediği ahlak, vicdan ve adalet ilkeleriyle tüm insanlığı kucaklama hedefini yansıtıyor. Çelik’in analizinde, bu vizyonun Karabağ’daki zafer, Libya’daki istikrar çabaları ve Suriye’deki insani müdahalelerle somutlaştığı belirtiliyor. Erdoğan, İsrail’in Batı’nın sınırsız desteğiyle hareket ettiğini eleştirirken, Türkiye’nin bağımsız bir aktör olarak bölgede dengeleyici bir rol üstlenebileceğini gösteriyor. Ancak bu mesaj, sadece İsrail’e değil, küresel güçlere de bir uyarı niteliği taşıyor. Çelik’e göre, Erdoğan’ın “zulmün sonu derin pişmanlıktır” ifadesi, İsrail’in mevcut politikalarının sürdürülemez olduğunu ve Türkiye’nin bu süreçte aktif bir pozisyon alacağını ortaya koyuyor. Türkiye’nin savunma sanayindeki ilerlemeleri, özellikle KAAN savaş uçağı gibi projeler, bu mesajın askeri boyutunu güçlendiriyor.
Erdoğan’ın “Hiçbir ülke sınırlarından ibaret değildir” sözleri, Türkiye’nin tarihsel mirasından aldığı güçle bölgesel ve küresel bir aktör olduğunu bir kez daha hatırlattı. İsrail’in İran ve Gazze’deki saldırganlığına karşı örtülü bir uyarı içeren bu mesaj, Türkiye’nin Suriye’den Yemen’e, Irak’tan Filistin’e uzanan geniş hinterlandına vurgu yapıyor. Çelik’in analizi, Erdoğan’ın bu sözlerinin yalnızca bir tepki değil, aynı zamanda Türkiye’nin jeopolitik duruşunu ve bölgesel liderlik iddiasını güçlendiren stratejik bir çıkış olduğunu gösteriyor. Sürecin nasıl evrileceği, İsrail’in tutumu ve Türkiye’nin adımlarıyla şekillenecek.
Yorumlar
Kalan Karakter: