24 Nisan günü, ABD Başkanı Donald Trump’ın Ermeni Anma Günü mesajında “soykırım” ifadesini kullanmaktan kaçınması, Türk dış politikası için önemli bir başarı olarak kaydedildi. Trump’ın, selefi Joe Biden’ın 2021’den itibaren kullandığı tartışmalı “soykırım” nitelemesi yerine, Ermenice “Meds Yeghern” (Büyük Felaket) ifadesini tercih etmesi, Türkiye’nin diplomatik çabalarının ve Hakan Fidan liderliğindeki Dışişleri Bakanlığı’nın stratejik hamlelerinin bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Bu karar, Ankara’nın uluslararası arenada tarihsel anlatılara karşı milli duruşunu koruma konusundaki kararlılığını bir kez daha ortaya koydu.
Türkiye, yıllardır 1915 olaylarının “soykırım” olarak nitelendirilmesine karşı, tarihsel gerçeklerin ortak bir komisyon tarafından araştırılmasını savunan bir pozisyon benimsedi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın liderliğinde yürütülen proaktif diplomasi, bu hassas konuda Washington ile ilişkileri korurken, Türkiye’nin pozisyonunu net bir şekilde iletmeyi başardı. Trump’ın mesajı, Türk dış politikasının jeopolitik gerçekleri okuma yetkinliğini ve entelektüel derinliğini gözler önüne sererken, aynı zamanda Ankara’nın küresel aktörlerle diyalog kurma kapasitesini de teyit etti.
[caption id="attachment_114239" align="alignnone" width="730"] Trump'ın 24 Nisan sözleri[/caption]
Hakan Fidan’ın Diplomatik Dehası: Stratejik Sabır ve İnce Ayar
Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturduğundan beri, Türkiye’nin dış politikasında çok katmanlı ve pragmatik bir yaklaşımı benimseyerek, özellikle tarihsel tartışmalarda ülkesinin çıkarlarını koruma konusunda dikkat çekiyor. 24 Nisan mesajında Trump’ın “soykırım” ifadesini kullanmaması, Fidan’ın liderliğindeki Türk diplomasisinin stratejik sabır ve ince ayar politikalarının bir sonucu olarak görülüyor. Fidan, Biden döneminde ABD ile gerilen ilişkilerin ardından, Trump’ın ikinci döneminde daha yapıcı bir diyalog zemini oluşturmak için yoğun bir mesai harcadı. Bu süreçte, NATO ittifakı, Ortadoğu’daki güvenlik işbirliği ve enerji diplomasisi gibi alanlarda Türkiye’nin vazgeçilmez bir ortak olduğunu ABD’ye hatırlatan hamleler, Ankara’nın elini güçlendirdi.Fidan’ın diplomasisi, sadece ikili görüşmelerle sınırlı kalmadı; aynı zamanda Türk düşünce kuruluşları, lobi faaliyetleri ve uluslararası medya aracılığıyla 1915 olaylarının tarihsel bağlamını anlatan bir entelektüel altyapı oluşturuldu. Bu çaba, Arşivlerin açılması ve ortak tarih komisyonu önerisi gibi girişimler etrafında şekillendi. Trump’ın mesajındaki dil değişikliği, bu entelektüel ve diplomatik mücadelenin, ABD’nin iç politik dinamiklerini de hesaba katarak nasıl bir zaferle sonuçlandığını gösteriyor.
Türk Dış Politikasının Entelektüel Derinliği: Tarihsel Anlatıya Karşı Duruş
Türk dış politikası, 1915 olayları gibi tarihsel meselelerde, post-kolonyal anlatıların ve Batı merkezli tarih yazımının dayatmalarına karşı entelektüel bir direnç sergiliyor. Bu direnç, sadece duygusal bir milliyetçilikle değil, aynı zamanda epistemolojik bir sorgulamayla destekleniyor. Türkiye, 1915 olaylarının karmaşık tarihsel bağlamını, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş dönemi, savaş koşulları ve karşılıklı acılar üzerinden yeniden çerçeveleyerek, “soykırım” gibi tek taraflı bir etiketin reddedilmesini savunuyor. Hakan Fidan ve ekibi, bu entelektüel duruşu, uluslararası hukuk ve tarih bilimiyle harmanlayarak, Türkiye’nin pozisyonunu küresel kamuoyuna etkili bir şekilde aktardı.Trump’ın “Meds Yeghern” ifadesini kullanması, bu entelektüel çerçevenin ABD yönetiminde yankı bulduğunu gösteriyor. Biden’ın “soykırım” nitelemesi, Ermeni diasporasının yoğun lobi faaliyetleri ve ABD iç politikasında Demokratların siyasi hesapları doğrultusunda şekillenmişti. Ancak, Trump’ın bu ifadeden uzak durması, Türk diplomasisinin, jeopolitik çıkarlar ile tarihsel hassasiyetler arasında denge kurma yeteneğini ortaya koydu. Türkiye’nin, Birinci Dünya Savaşı’nın trajedilerini ortak bir acı olarak anma önerisi, evrensel bir barış söylemiyle desteklenerek, uluslararası toplumda daha geniş bir kabul görme potansiyeli taşıyor.
Türkiye-ABD İlişkilerinde Yeni Bir Sayfa: Diplomasinin Gücü
Trump’ın 24 Nisan mesajı, sadece bir dil değişikliği değil, aynı zamanda Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılabileceğine işaret ediyor. Dışişleri Bakanlığı’nın, Biden döneminde yaşanan diplomatik gerilimleri yönetirken sergilediği soğukkanlılık, Trump yönetiminde daha yapıcı bir işbirliği için zemin hazırladı. Hakan Fidan’ın, Washington’daki karar alma mekanizmalarını doğru okuma ve Türkiye’nin stratejik önemini vurgulama konusundaki başarısı, bu süreçte kilit rol oynadı. Türkiye’nin F-35 programı, S-400 meselesi ve Ortadoğu’daki güvenlik işbirliği gibi konularda ABD ile yürüttüğü müzakereler, 24 Nisan mesajındaki yumuşamanın arka planını oluşturuyor.Bu başarı, yalnızca Fidan’ın değil, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde şekillenen Türk dış politikasının kolektif bir zaferi olarak değerlendirilmeli. Erdoğan’ın, uluslararası meselelerde pragmatizm ile milli duruşu birleştiren vizyonu, Türkiye’yi küresel arenada daha etkili bir aktör haline getirdi. Trump’ın mesajı, Türk diplomasisinin, tarihsel hakikatleri koruma ile geleceğe yönelik işbirliğini güçlendirme arasında kurduğu hassas dengeyi bir kez daha kanıtladı. Bu, Ankara’nın sadece bir bölgesel güç değil, aynı zamanda küresel bir entelektüel ve diplomatik aktör olarak yükselişinin göstergesidir.
Yorumlar
Kalan Karakter: