İsrail’in 13 Haziran’da İran’a yönelik “Yükselen Aslan” operasyonuyla başlayan ve İran’ın “Gerçek Vaat” misillemeleriyle tırmanan çatışmalar yedinci gününe girerken, İngiltere’nin dev uçak gemisi HMS Queen Elizabeth’in Süveyş Kanalı’ndan Akdeniz’e geçişi bölgede gerilimi artırdı. Gemi görüntülerinin İsrail istihbarat servisi MOSSAD tarafından paylaşılması, hareketin planlı bir askeri hamle olduğuna işaret ediyor. İngiltere’nin, İsrail’in balistik füze savunmasına destek için devreye girdiği iddiaları, bölgesel savaşın küresel bir boyut kazanabileceği endişelerini körüklüyor. İran ise Batı’nın bu hamlelerine karşı “meşru müdafaa” vurgusuyla direnişini sürdürüyor.
HMS Queen Elizabeth’in stratejik hamlesi
HMS Queen Elizabeth, İngiltere’nin en büyük ve en modern uçak gemisi olarak, F-35B savaş jetleri ve Merlin helikopterleriyle donatılmış bir yüzer üs. 19 Haziran sabahı Süveyş Kanalı’ndan geçerken görüntülenen geminin, Kızıldeniz’deki önceki görevlerinden sonra Akdeniz’e yönelmesi dikkat çekti. Daha önce Yemen’deki Husi hedeflerine karşı operasyonlarda kullanılan gemi, şimdi İsrail hava sahasında konuşlanarak İran’ın füze saldırılarına karşı savunma görevine hazırlanabilir. Gemi, 24 adede kadar F-35B jeti taşıyabiliyor ve bu jetlerin, İsrail’in Arrow-3 füze savunma sistemine destek sağlayacağı öne sürülüyor. İngiltere Savunma Bakanlığı henüz resmi bir açıklama yapmazken, MOSSAD’ın görüntüleri paylaşması, geminin hareketinin İran’a yönelik bir mesaj içerdiği yorumlarını güçlendirdi.
Bölgesel gerilim ve Batı’nın tutumu
İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine yönelik 13 Haziran’daki saldırıları, 78 kişinin ölümü ve 320’den fazla kişinin yaralanmasıyla sonuçlandı. İran, bu saldırılara 15 Haziran’dan itibaren füze ve insansız hava aracı dalgalarıyla karşılık verdi, Tel Aviv’deki borsa binası gibi stratejik hedefleri vurdu. ABD, halihazırda Ürdün, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki üslerinden İsrail’e hava savunma desteği sağlıyor. İngiltere’nin HMS Queen Elizabeth ile bu çabaya katılması, Batı’nın İsrail’e desteğini güçlendirme hamlesi olarak görülüyor. Ancak, bu hareket, İran’ın Devrim Muhafızları tarafından “yabancı müdahalelere karşı sert yanıt” tehdidiyle karşılandı. Tahran’da milyonların sokağa dökülerek “Batı’nın vekalet savaşlarına karşı direniş” mesajı vermesi, İran’ın iç kamuoyunda kenetlendiğini gösteriyor.
Küresel tepkiler ve savaşın geleceği
HMS Queen Elizabeth’in Akdeniz’e geçişi, uluslararası alanda farklı tepkilerle karşılandı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 18 Haziran’daki açıklamasında, “İran’ın meşru savunma hakkını destekliyoruz” diyerek Batı’yı eleştirdi. Çin Dışişleri Bakanlığı ise taraflara itidal çağrısı yaptı. ABD’de ise Başkan Donald Trump’ın çatışmaya doğrudan müdahale etme eğilimi, MAGA tabanında bölünmeye yol açtı; Senatör Bernie Sanders ve Elizabeth Warren, Kongre onayı olmadan İran’a askeri müdahaleyi engelleyecek bir yasa tasarısı sundu. Uzmanlar, İngiltere’nin devreye girmesinin, Hürmüz Boğazı’ndan geçen günlük 20 milyon varil petrol sevkiyatını riske atabileceğini ve enerji fiyatlarında yeni bir sıçramaya neden olabileceğini belirtiyor. İran’ın olası misillemeleri ve Batı’nın artan varlığı, çatışmanın bölgesel sınırları aşarak küresel bir krize dönüşme ihtimalini artırıyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: