Trabzon’un hırçın ama bir o kadar da vefalı evladı Metin Diyadin, Ankara futbolunun en köklü değerlerinden Gençlerbirliği’nin karanlık günlerinde geri adım atmadı. Başkent temsilcisi için yalnızca elini değil, tüm gövdesini taşın altına koyan Diyadin, sahip olduğu birikimi ve enerjiyi kulübün yeniden ayağa kalkması için seferber etti.
Futbolculuk ve teknik adamlık kariyerinde defalarca zorlu sınavlardan geçen deneyimli isim, Gençlerbirliği’nin en sıkıntılı dönemlerinde sorumluluk almaktan çekinmedi. “Kaçan” değil “kalan” olmayı seçen Diyadin, bu yönüyle Türk futbolunda nadir rastlanan bir duruşun temsilcisi olarak öne çıktı.
Saha içindeki disiplini, oyuna bakışı ve futbol zekâsıyla takıma yalnızca teknik değil, mental bir güç de kazandıran Metin Diyadin, bugünü kurtarmakla yetinmiyor; kulübün geleceğini inşa etmeye de talip. Gençlerbirliği’nin yeniden doğrulma mücadelesinde, hem takımı sırtlayan hem de kulübün sürdürülebilir kalkınmasını hedefleyen bir figür olarak dikkat çekiyor.

Futbol, yalnızca skorlar ve kupalarla açıklanabilecek bir oyun değil. Kimi için bir tutku, kimi için bir yaşam biçimi. Herkes futbol hakkında konuşabilir; ancak onu gerçekten anlayanlar için futbol, kişisel bir anlam ve varoluş meselesidir. Metin Diyadin’in sözleri bu yaklaşımın en net ifadesi niteliğinde:
“Futbol, varlık peşinde koşanların değil; var olma peşinde koşanların sporudur.”
Başkent’in Süper Lig’deki tek temsilcisi Gençlerbirliği’nde yönetimin en büyük güven kaynağı Metin Diyadin olurken, kırmızı-siyahlı taraftarların gözünde de kulübün en kıymetli değeri konumunda. Ankara’da artık herkes aynı soruyu soruyor:
“Bu hikâyenin mimarı Metin Diyadin mi olacak?”
Yorumlar
Kalan Karakter: