İsrail, İran’ın nükleer programını durdurmak için ABD’ye çarpıcı bir teklif sundu: İran’ın yer altındaki Fordow nükleer tesisini ortak bir operasyonla yok etme çağrısı. 13 Haziran’da başlayan ve “Yükselen Aslan” adıyla anılan İsrail saldırıları, İran’ın nükleer altyapısına ağır darbe vururken, Tel Aviv şimdi Fordow’u imha etmek için ABD’nin askeri gücüne ihtiyaç duyuyor. Ancak, ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimi, doğrudan savaşa girme konusunda temkinli bir tutum sergiliyor. Bu çağrı, İsrail-İran savaşının üçüncü gününde, bölgedeki gerilimi daha da tırmandırabilecek bir dönüm noktası olarak görülüyor.
İsrail’in Fordow’u hedef alma ısrarı, İran’ın nükleer silah kapasitesine yaklaşabileceği korkusundan kaynaklanıyor. İran’ın misilleme saldırıları, Tel Aviv ve Hayfa’da yıkıma yol açarken, uluslararası toplum çatışmanın kontrolden çıkmasından endişe ediyor. Peki, İsrail’in ABD’ye yaptığı bu çağrının detayları neler, Fordow neden kritik ve Trump yönetimi neden mesafeli? İşte krizin perde arkası.
İsrail’in Fordow operasyonu önerisi ve ABD’nin tutumu
İsrail, 15 Haziran’da İran’ın Kum kenti yakınlarındaki Fordow Yakıt Zenginleştirme Tesisi’ni yok etmek için ABD’ye ortak operasyon çağrısı yaptı. Axios’un haberine göre, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, son 48 saatte Trump ile yaptığı görüşmede, Fordow’un imhasının nükleer tehdidi ortadan kaldırmak için vazgeçilmez olduğunu savundu. Fordow, bir dağın derinliklerinde yer alan ve hava saldırılarına karşı yüksek korumalı bir yer altı kompleksi. BBC’ye göre, tesis, 2009’da gizli inşasının ortaya çıkmasıyla uluslararası endişeleri artırmıştı ve yaklaşık 3.000 santrifüjle uranyum zenginleştirme kapasitesine sahip. İsrail, sığınak delici bombalar ve ağır bombardıman uçakları gibi gerekli askeri teknolojiye sahip olmadığı için ABD’nin Körfez’deki veya Türkiye’deki üslerini kullanmayı önerdi. Ancak, Beyaz Saray, Trump’ın operasyona yeşil ışık yaktığı iddialarını yalanlayarak, “İran barışçıl bir çözüm seçerse müzakere kapısı açık” açıklamasını yaptı. ABD’li yetkililer, İran’ın olası misillemelerinin bölgesel bir savaşı tetikleyebileceği uyarısında bulundu.
Fordow tesisinin stratejik önemi ve nükleer kriz
Fordow, İran’ın nükleer programının en kritik unsurlarından biri. Wikipedia’ya göre, tesis, 2006’da gizlice inşa edilmeye başlandı ve 2009’da ABD, Fransa ve İngiltere tarafından ifşa edildi. Yüksek düzeyde uranyum zenginleştirme kapasitesiyle, nükleer silah üretimine yönelik potansiyel bir tehdit olarak görülüyor. 2015’teki Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) ile Fordow’un zenginleştirme faaliyetleri durdurulmuş, ancak İran, 2019’da anlaşmadan çekilen ABD’ye yanıt olarak uranyumu %60 saflığa kadar zenginleştirmeye başladı. Hürriyet’in aktardığına göre, nükleer silah için %90 saflık gerekiyor ve Fordow’daki ileri santrifüjler bu eşiğe yaklaşma potansiyeline sahip. İsrail’in ABD Büyükelçisi Yechiel Leiter, “Fordow, yılanın başıdır; devre dışı bırakılmazsa tehdit büyür” diyerek tesisin imhasını “varoluşsal bir zorunluluk” olarak nitelendirdi. İran ise tesisin barışçıl enerji üretimi için kullanıldığını savunuyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA), Haziran 2025’te İran’ın nükleer yükümlülüklerine uymadığını rapor etmişti, bu da İsrail’in saldırı gerekçesini güçlendirdi.
Bölgesel dinamikler ve diplomatik engeller
İsrail’in ABD’ye yaptığı çağrı, bölgedeki hassas dengeleri ve diplomatik girişimleri zora sokuyor. Şok Gazetesi’nin haberine göre, İsrail, 16 Haziran’da Umman’ın başkenti Maskat’ta yapılması planlanan İran-ABD nükleer müzakerelerinin başarısız olacağını öngörüyor ve bu nedenle operasyonu hızlandırmak istiyor. ABD, doğrudan müdahale yerine istihbarat paylaşımı ve hava yakıt ikmali gibi lojistik destek sunmayı değerlendiriyor, ancak B-2 bombardıman uçaklarının kullanımı düşük ihtimal. İstiklal Gazetesi’ne göre, İsrail’in tek başına Fordow’u vurması, tesisin yer altı konumu nedeniyle yetersiz kalabilir. İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi, 15 Haziran’da İsrail’in saldırıları durdurması halinde misillemelerin sona ereceğini söyleyerek ateşkes önerdi, ancak Netanyahu’nun “tehlike kalkana kadar” saldırılara devam etme kararlılığı, diplomasi umutlarını gölgeliyor. Trump’ın “İran saldırırsa tüm gücümüzle sahaya ineriz” tehdidi, ABD’nin doğrudan çatışmadan kaçınma çabasını karmaşıklaştırıyor. Bölgedeki Husi hareketinin İsrail’e “daimi savaş” tehdidi ve petrol fiyatlarındaki %7’lik artış, krizin küresel etkilerini derinleştiriyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: