Yaratıcı nitelikteki sürecin kendisi olmakla birlikte faaliyet için gerekli olan eskiz ve planların hazırlanması aşamasındaki çalışmaları kapsar. Tasarım, bir şeyi zihinde düşünme, canlandırma ve şekillendirme sanatıdır.
Moda ise en genel tanımıyla değişimi ifade etmektedir. Genellikle giyim kuşamla eş anlamlı görülmesine rağmen insana dair her alanı kapsayan bir olgudur. Beğenilerdeki kısa veya uzun vadeli değişimler moda eğilimlerini oluşturmaktadır.
Mesela, eskiden berbere giderdik, sonra kuaföre gitmeye başladık, simdi ise artık sac tasarımcısına gidiyoruz. Yemeklerimizi de eskiden ‘’Aşçılar’’ yapardı, daha sonra "Şefler’’ ortaya çıktı ve şimdi ise yemek tasarımcılarının ortaya koyduğu ürünlerle beslenmeye başladık. Moda tasarımcıları, Pasta tasarımcıları, çiçek tasarımcıları olduğu gibi kullandığımız her türlü giysi ve aksesuarın da tasarımcıları var. İçinde bulunduğumuz popüler kültür bize her ortamda tasarımı zorunluymuş gibi konuşmamızı sağladı. Yaşam alanlarımızın en beklenmedik köşelerinde bile karşımıza tasarım çıkıyor.
Yaşam kalitemiz, içinde bulunduğumuz tasarım ortamının düzeyiyle doğrudan ilişkili olduğunu düşünüyorum. Üzerinde İyi düşünülerek tasarlanmış ürünler ve sistemler, sadece estetik açıdan üstün ve nitelikli olmuyor, ayni zamanda kolay, anlaşılır ve kullanışlı oldukları için ihtiyaçlara cevap veriyorlar. Ayrıca yeni sorunlar yaratmıyor, çevresel ve toplumsal sürdürülebilirlik hedefleriyle de uyumlu oluyorlar. Kısacası, iyi düşünülmüş bir tasarım hayatımızı kolaylaştırıyor. İyi düşünülmüş bir tasarım, lüks değil, insanların demokratik hakkı olan yüksek yaşam standardını herkes için erişilebilir kılıyor.
Dünyada insan zihninin algılayabileceği kadar yapımı mümkün olan her şey tasarlanabiliyor. Fakat tasarlanan her şey iyi tasarım olmuyor, çünkü dünyada pek çok şey tasarımın kötü olmasından dolayı Karışıklık ve kalitesizliği beraberinde getiriyor. Mesela, tasarlanmış gibi görünen taklit ürünler, özenti, yapaylık ve gösteriş uğruna kullanışsız, şık görünmek uğruna sağlıksız ürünleri kullanılması ile birlikte kibirli, tepeden bakan, böbürlenen ve israf eden bir topluluk oluşmasına sebebiyet veriyor. Maalesef bu özellikleri taşıyan ne varsa orada iyi tasarım olmuyor. İyi bir tasarımın olduğu mekânlar veya ürünler, başta estetik ve özgün olması, sağlıklı, kullanışlı ve konforlu niteliklere sahip olması gerekiyor. İyi tasarımın zorluğu da buradan kaynaklanıyor. Tüm ayrıntıların bir arada olduğu, estetik ve uyumun bütünlüğü sağladığı ürünler olması gerekiyor.
İyi tasarlanmış bir ürün öncelikle Çevreci olması ve dayanıklı olması, yalınlık sadelik taşıması, "ben tasarım ürünüyüm" diye bas bas bağırmaması gibi. Bu özelliklerden sadece bir tanesinin eksik olması o ürünün iyi tasarlanmamış olması demektir. Bu nedenle de kötü tasarım yaşamımızı etkiliyor.
Kötü tasarımın ayrıca hiç de hoş olmayan bir yanı var. Maalesef kötü tasarım iyi tasarımı aranır hale getirmiyor, tam tersine, kötü tasarımı besliyor. Böyle bir durumda Kötü tasarıma alışıyoruz, alıştıkça iyi tasarım bize yabancı geliyor, kabul etmekte de zorlanıyoruz. Bunun etkilerini yaşantımızın her alanında fazlaca hissediyor ve yaşıyoruz. Çünkü genel anlamda, tasarlamak demek geleceği planlamak demek, madem geleceğimizi planlıyoruz, o zaman üzerinde çok iyi düşünülmüş bir tasarım yaparak geleceğimizi planlamış olacağız. Yeterince çalışılmamış ve düşünülmemiş Kötü tasarım ise geleceğimizi kötü planlamak veya hiç planlamamak anlamına geliyor.
Tasarım geleceğimizi belirlediği için kötü tasarımlılarla da mücadele etmek zorundayız. Tasarım, kültürümüzü kültür ise değerlerimizi, değerlerimiz de geleceğimizi etkiler…
Tasarım aslında dünyanın ve tüm toplumların geleceğini etkiler, dersem sanırım yanlış olmaz. Bunu şöyle bir örnek ile anlatabiliriz. Düşünün ki bir mimar, bir proje hazırlıyor ve hazırladığı projede bir yaşam merkezi olduğunu varsayalım, zeminin uygun olup olmadığından tutun, orada yaşayacak kişi sayısı ve rahatlıkla giriş çıkış yapacak araç sayısına ve kaliteli bir yaşam için sosyal alanlara varıncaya kadar her şeyi yani kapasiteye göre hesap ederek projeyi hazırlaması gerekiyor. Hazırlanan proje tasarım ve kullanılacak olan malzeme amacına ve görünümüne uygun olarak kullanıldığında kaliteli bir yaşam ortamı sunmuş olacaktır. Bu çalışmanın tam tersi ise hayatımızı ve yaşantımızı maalesef olumsuz yönde etkileyecektir. Görsel tasarımı ne kadar güzel olursa olsun projeyi bir bütün olarak yani, zemin etüdü, kapasite planlaması ve yaşam kalitesini arttıracak sosyal alanlar tasarlanmadığı sürece tüm yaşantımızı ve hayatımızı olumsuz yönde etkileyecektir.
İkinci bir örnek verelim, siyasi partiler seçimi kazanabilmek için hazırladıkları müzikler, afişler, videolar ve diğer çalışmalar halkını etkileyecek kılık kıyafet ve söylemlere varıncaya kadar tasarım belirler. Hatta seçim pusulasındaki tasarım çok büyük oranda seçimin galibini belirler. Ekrem imam oğlunun her şey güzel olacak söylemi gibi. Aslında İstanbul’un geleceği bir söze kurban edildi…
Dünyanın ve ülkelerin geleceği bir tasarım hatası nedeniyle tehlikeye girebilir. Üstelik tüm bunlar bir oy pusulasındaki tasarım hatası yüzünden olur.
Bizim gibi, pazarladığımız ürünlerin katma değerini artırmaya çalışan is insanları acısından tasarımın önemi tartışılmaz. İyi tasarım, katma değer ve rekabet gücü getiriyor. Dünya pazarlarında satılan ürünlerin artık nerede üretildiği değil, nerede tasarlandığı önem arz ediyor. Ürünü üretenler değil, tasarlayanlar katma değerin aslan payını alıyor.
İyi bir tasarım için, Biz kendi faaliyet alanlarımızdan yola çıkarsak, örneğin hazır giyim ve tekstil ürünlerimizde tasarımın önemini müşterilerimize ve kendi kuruluşumuza hatta kendi pazarımızda bulunan tüm rakiplerimize neler kazandırdığını yakından biliyor ve yaşıyoruz.
Hiç kuşku yok ki müşterilerimizin daha iyi tasarlanmış ürünlere olan talebi daha güçlü olursa, şirketimizin tasarım becerileri daha yüksek olacaktır. Ayrıca rakiplerimiz daha iyi tasarlanmış ürünler pazarda satarlarsa, ülkemizde destek alabileceğimiz yetkin tasarımcıların sayısı daha çok artacaktır. İşin özü ülkemizdeki tasarım kültürü ve tasarım anlayışı daha da gelişmiş olacak ve biz de daha iyi tasarlanmış ürünler pazara sunmuş olacağız. Kaliteli tasarımlar ile Pazar payımızı büyüterek daha çok ürün satacağız, dünyadaki pazarlarımızı çeşitlendirerek ülkemizin ihracatını arttırmış ve katma değerli ürünlerimizin kilo gram fiyatını hak ettiğimiz seviyeye getirmiş olacağız.
Kabul edelim ki iyi niyetli ve gayretle elde edilemeyen pek çok amaca, rekabetin zorlamasıyla pekâlâ ulaşılabiliyoruz. Dolayısıyla tasarım ortamının geliştirilmesinde de böyle bir sürecin içindeyiz.
Başarılarıyla övündüğümüz mimarlarımızın, endüstriyel sanayi ürünleri ve moda tasarımcılarımızın, ürünleri uluslararası yarışmalarda ödüller Kazanan kuruluşlarımızın sayıları her geçen gün daha da artıyor. Bütün bunlar tasarım dünyasında Türkiye’yi giderek daha üst noktalara taşıyor.
Her yıl ülkelere göre tasarımcıların aldıkları uluslararası ödüllerin sayısına göre belirlenen Dünya Tasarım Sıralamasında (World Design Rankings) Türkiye’nin üst sıralarda ver aldığını görüyoruz. Son yıllarda sürekli ilk on içinde yer alan ülkemiz, 2010-22 yıllarını kapsayan ve Çin'in birinci olduğu son listede ABD, Japonya, İtalya, Birleşik Krallık. Hong Kong gibi ülkelerin ardından 8. sıradayız.
Tasarım kültürümüzü ve anlayışımızı daha da geliştirmek zorundayız. Bunun ne kadar gerekli olduğunu görebilmek için kentlerimizin ve kasabalarımızın sokaklarında dolaşıp biraz etrafa bakınmak yeterli olacaktır.
Gelmek istediğimiz noktayı belki söyle tarif edebiliriz. "Türkiye'de tasarlanmıştır" Designed in Türkiye ibaresinin ürünlerimize ek değer kattığı bir tasarım anlayışını benimsemeliyiz. Nasıl Alman, İtalyan, İngiliz, Amerikan, Fransız, tasarımı denince akla özgün tasarım okulları geliyorsa, Türk tasarımı denince de akla gelen, tasarım ile özdeşleşmiş ve benzerlerinden farklı olan özgün tasarım geleneğimiz ve okullarımız gelmelidir.
Tasarımda öncü ülkeler arasına giremememiz ve özgün bir tasarım kültürü yaratamamamız için hiçbir neden yok. Üzerinde yasadığımız toprakların kadim kültür birikimi çok zengin ve gelişmiş bir sanayimiz var. Aynı zamanda dinamik bir çağdaş sanat ortamımız var. Dünya mimarlık tarihinin parçası olan eserler kentlerimizi süslüyor. Hat saatimizin başyapıtları ayni zamanda tasarımın da şaheserleri sayılmalı. Ayni şeyler dokuma sanatımızın örnekleri için ya da hali ve kilimlerimiz için söylenebilir. Seramik sanatının en güzel örnekleri arasında bulunan İznik çinilerimiz dünyanın en önemli müzelerinde ve koleksiyonlarında yer alıyor. El sanatlarında, süsleme sanatlarında çok güçlü bir geleneğimiz var.
Tasarımda ileri bir ülke olabilmek için tasarımın gerçek anlamının bilincine varmamız gerekiyor: Aslında tasarım, kullandığımız eşyalara estetik dokunuşlar kondurmak için yapılan bir şey değil. Tasarım, problem çözmenin, akılcı sistemler ve çözümler getirmenin başka bir adıdır.
Aslında bu konuda daha söyleyecek daha çok sözümüz var.
O nedenle toplum olarak yaratıcı çözümler geliştirme yetkinliğimizi ne kadar artırırsak tasarımda da o kadar ileri gideceğiz. Dünyada eğitim alanında yaratıcılığa önem veren ülkelerin listesiyle tasarımda Öncü olan ülkelerin listesini yan yana getirdiğimizde çarpıcı bir örtüşme görüyoruz. Tasarım, sanat, bilim ve teknolojinin kesiştiği ve kucaklaştı bir alan. Eğitim sistemi ezberden uzaklaşıp yaratıcılığa yaklaştıkça. Yaratıcı çalışmalar farklı teşvik yöntemleriyle desteklendikçe tasarım alanı da zenginleşecek, çeşitlenecektir.
Tasarımcılarımıza ve tasarım kültürüne yatırım yapanlara destek olmalıyız. Cari açıktan, rekabet gücüne; yaşanabilir kentlerden yasam kalitesinin yükseltilmesine; demokratikleşmeye ve sürdürülebilir bir dünya düzenine kadar her derdimize deva bir iksirin formülünü tasarımcılar ellerinde tutuyorlar…
Yorumlar
Kalan Karakter: