Biri uluslararası düzeyde yankı bulan bir başarı hikâyesi…
Diğeri ise Türkiye’den, kamuoyunda tanınan isimlerin adlarının geçtiği bir soruşturma süreci.
İki ayrı ülke..
İki ayrı bağlam..
İki zıt gibi duran basın yansıması..
Aydınlık ve gölge..
Ama bazen haberler, gerçek anlamlarını yan yana geldiklerinde açar.
Ve ben bu iki haberi okurken, zihnim beni bir mite götürdü:
İkarus’un düşüşüne.
Kadim Öğretilerde İkarus
Kadim öğretilerde İkarus, yalnızca mitolojik bir figür değildir.
O, insanın ölçüsüz yükseliş arzusunun sembolüdür.
İkarus, usta zanaatkâr babası Daidalos’un
yaptığı balmumu ve tüylerden kanatlarla uçar.
Daidalos, içinde bulundukları yerden kaçabilmek için oğluna balmumu ve tüylerden kanatlar yapar. Bu kanatlar tanrısal değildir; insan aklının ve becerisinin ürünüdür. Yani geçici ve kırılgandır.
Babası ona tek bir öğüt verir:
“Ne çok yüksel (güneşe yaklaşma),
ne de çok alçal (denize yaklaşma).
Ortayı tut.”
Ama uçmanın verdiği sarhoşluk ağır basar.
Güneşin cazibesi çağırır.
Işık yaklaşır.
Balmumu erir.
Ve düşüş başlar.
Kadim metinler bu düşüşü bir ceza olarak anlatmaz.
Buna denge yasası der.
Türkiye’den Bir Haber ve Yükselişin Isısı
Son günlerde Türkiye’de, başta Mehmet Akif Ersoy olmak üzere bazı ekran yüzlerinin adlarının geçtiği bir soruşturma süreci gündeme geldi.
Bu sürecin hukuki boyutu elbette hukukun alanıdır ve burada buna dair bir değerlendirme yapmak niyetinde değilim.
Ancak bu basın yansımalarının ardından, başka bir kapı aralandı.
Bazı insanların, yıllardır çalıştıkları alanlarda maruz kaldıklarını söyledikleri mobbing, baskı ve görünmez şiddet anlatıları gün yüzüne çıkmaya başladı.
Bu noktada mesele, tek tek isimlerden çok, bana başka bir şeyi düşündürdü:
Yükseldikçe artan ısıyı.
Hermetik öğretide Güneş yalnızca ışık değildir.
Güneş aynı zamanda yakıcıdır.
Görünürlük arttıkça, alkış kadar gölge de büyür.
Ve bazen düşüş dediğimiz şey, aniden olan bir çöküş değil;
uzun süre dengelenmemiş bir yapının kendini hatırlatmasıdır.
Dünyadan Bir Haber: Dengeyi Yere İndirmek
Tam da aynı günlerde, dünyanın başka bir köşesinden bambaşka bir haber düştü ajanslara.
Taylor Swift’in dünya turnesiyle elde ettiği yaklaşık 2 milyar dolarlık başarıyı, ekibiyle paylaşması…
Her bir ekip üyesine kendi el yazısıyla yazdığı notlarla birlikte verdiği ikramiyeler…
Bu haber bana şunu düşündürdü:
Bu bir kutlama değil sadece.
Bu, dengeyi bilinçli olarak yere indirme biçimi.
Kadim öğretiler buna “yükü paylaşmak” der.
Yani yükselirken, ağırlığı tek bir noktada toplamamak.
İkarus’un kanatlarını eriten şey yalnızca Güneş değildi.
Onu düşüren, yükselirken ağırlığını dağıtmamış olmasıydı.
İki Haber, Tek Hikâye
Bir tarafta, yükselişle birlikte ağırlaşan bir görünürlük ve onun etrafında biriken sessizlikler…
Diğer tarafta, yükselişi paylaşarak hafifleten bir denge arayışı…
Bu iki haber, bana İkarus mitinin iki farklı ihtimalini düşündürdü.
Biri, denge kurulmadan yükselmenin kırılganlığını;
diğeri ise denge kurularak yükselmenin kalıcılığını.
Mitler isim vermez.
Taraf tutmaz.
Hüküm dağıtmaz.
Sadece şunu hatırlatır:
Işık herkese aynı parlar.
Ama ona ne kadar yaklaşabileceğimizi,
dengeyle kurduğumuz ilişki belirler.
Son Söz Yerine
İkarus miti bize “uçma” demez.
Ama şunu fısıldar:
Işığa yaklaşırken,
gölgeni de yanında taşı.
Belki de bugün yan yana okuduğumuz bu iki haber, bana tam olarak bunu gösterdi.
Mesele yükselmek değil.
Mesele, yükselişi nasıl taşıdığımız.
Ve kadim bir hikaye, hala aynı yerden konuşuyor..
Görebilene..
Ve de öyledir..
Yorumlar
Kalan Karakter: