Dolaylı vergi dediğimiz şey, devletin senin maaşını, kazancını ya da kârını bekleyip vergi alması değil; alışveriş yaptığın anda fişin içine saklayarak aldığı vergi. Market poşetinden akaryakıta, telefondan deterjana kadar her şeyin içinde gizli bir pay var.
Bu yüzden bu vergiye “anestezik vergi” de denir. Çünkü bir nevi uyuşturucu etkisi vardır:
Vergiyi ödersin ama ödediğini hissetmezsin. Kasadan çıktığında canın yanmaz çünkü vergi tek kalemde değil, ürünün içine yedirilmiştir. Sanki hiç ödememişsin gibi gelir.
Ama işin gerçeği şu:
Türkiye’de verginin büyük bölümünü böyle fark etmeden ödüyoruz.
Neden Hissetmiyoruz?
Çünkü kimse “Bugün 500 TL vergi ödedim” demiyor. Onun yerine “market çok pahalı”, “akaryakıt yine zamlandı”, “telefon uçmuş” diyoruz.
Fiyatların içindeki vergi görünmez.
Vergi yokmuş gibi hissettirir.
Ama aslında günün sonunda herkes vergi öder — ister asgari ücretli olsun, ister işsiz, ister öğrenci.
Devlet için de bunun bir avantajı var:
Tahsilatı çok hızlı, kaçak oranı çok düşük.
Gelir vergisi gibi uğraştırmaz, denetim istemez, beyanname beklemez. Sen harcadığın anda para kasaya girer.
Bu yüzden devlet dolaylı vergileri sever.
Çünkü en kolay, en hızlı, en risksiz gelir kaynağıdır.
Peki sorun ne?
Sorun şu:
Dolaylı vergi, gelir adaletini doğrudan bozar.
Çünkü herkes aynı vergiyi öder.
Asgari ücretli de bir su aldığında KDV öder, milyonluk geliri olan bir iş insanı da.
Aynı akaryakıtı alırken aynı ÖTV’yi öderler.
Geliri düşük olan için bu vergi yükü çok daha ağırdır.
Bu yüzden dolaylı vergi sistemi vatandaşın cebine eşit davranmaz.
Kâğıt üzerinde herkese eşit görünür ama gerçekte en düşük gelirliyi en çok yoran vergidir.
Bu yüzden de herkes aynı yükü taşıyormuş gibi görünse de gerçekte yük dar gelirlinin omzuna biniyor.
Türkiye’nin vergi sistemindeki adaletsizlik tam da burada yatıyor:
Vergiyi en çok ödeyen kesim, aynı zamanda vergi ödediğini en az fark eden kesim.
Yorumlar
Kalan Karakter: