G7 ülkeleri, Ukrayna’daki savaşın üçüncü yılına girilirken Rusya üzerindeki ekonomik baskıyı artırmak amacıyla yeni yaptırım paketleri hazırlıyor. Almanya, ABD, Fransa, Birleşik Krallık, Japonya, Kanada ve İtalya’dan oluşan G7 bloğu, önümüzdeki haftalarda açıklanması beklenen yaptırımlarla özellikle enerji, savunma ve ileri teknoloji alanlarını hedef alacak.
Hedef: Rusya’nın teknolojiye erişimini sınırlamak
Yeni yaptırımların odak noktasında Rusya’nın yarı iletken, yapay zekâ ve hassas makine ekipmanlarına erişiminin sınırlandırılması bulunuyor. ABD Hazine Bakanlığı yetkilileri, Rus savunma sanayisinin bu teknolojilere dolaylı yollardan erişim sağladığını ve bu yolların kesilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca Çinli şirketlerin bu erişime aracılık ettiği iddiası da gündemde.
Enerji alanında stratejik baskı
Almanya ve Fransa’nın girişimiyle hazırlanmakta olan yaptırım listesine, Rus enerji sektöründeki yeni projelere yatırım yasağı da ekleniyor. Özellikle LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) yatırımları ve boru hattı genişletmeleri, G7’nin radarında. Bu adım, Rusya’nın enerji ihracatından sağladığı geliri azaltmayı amaçlıyor.
Çinli şirketler de listede olabilir
Washington yönetimi, yaptırımların yalnızca Rusya’yla sınırlı kalmayacağını, Moskova’ya askeri veya teknolojik destek sağlayan üçüncü ülke aktörlerinin de hedef alınacağını açıkladı. Bu kapsamda, özellikle Çinli teknoloji firmalarının da listeye eklenmesi gündemde. Böyle bir kararın, ABD-Çin ilişkilerinde yeni bir gerilim başlığı yaratması bekleniyor.
Rusya’dan ilk tepki: “Ekonomik savaş”
Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, olası yaptırımların “ekonomik savaşın devamı” olduğunu belirterek Batı’yı çift taraflı ilişkileri sabote etmekle suçladı. Rus yetkililer, iç piyasada alternatif tedarik zincirleri kurduklarını ve ambargolara karşı hazırlıklı olduklarını ifade ediyor.
Analiz: Jeopolitik gerilimler tırmanıyor
Uzmanlara göre G7’nin yeni yaptırım hamlesi, Rusya’nın savaş kapasitesini zayıflatma amacını taşısa da, aynı zamanda küresel ticaret dengeleri üzerinde yeni baskılar oluşturabilir. Özellikle Çin’le olan ekonomik ilişkiler bu noktada belirleyici olacak. Ayrıca enerji piyasalarında arz-talep dengesi ve fiyat oynaklıklarının artması da öngörülüyor.