2025, Pasifik’te sıcak bir çatışma riskini yüksek tutuyor. Pentagon’un Çin’i çevreleme stratejisi hız kesmeden devam ediyor; Trump’ın dönüşü bu baskıyı daha da artırabilir. Çin tarafı ise zaman kazanmaya çalışıyor. İngiltere, Londra Finans Şehri’nin çıkarları doğrultusunda Pasifik’te büyük bir savaşı engellemeye çalışıyor çünkü böyle bir savaşta en büyük zararı kendisi görecek. ABD’nin dört temel hegemonya direği hâlâ ayakta: silah üstünlüğü, doların rezerv para statüsü, teknoloji patentleri ve kültürel etki. Bu dört ayaktan kültürel emperyalizm yavaş yavaş arka planda kalıyor, yerini teknolojik hakimiyete bırakıyor.
Orta Doğu’da ise beklenmedik bir yumuşama var. İsrail’in saldırganlığı belirgin şekilde geriledi, terör örgütlerinin eski lider kadroları siyasi yapılara entegre edildi. Suriye ve Irak’ta oluşan boşluk, Türkiye için tarihî bir genişleme fırsatı sunuyor. Levant coğrafyası yeniden şekillenirken Türkiye, bu bölgeyi –İsrail dahil– koruması gereken bir tampon olarak konumlandırabilir. Medyada yükselen anti-Türkiye propagandalarının büyük kısmı İsrail ve İran menşeli araçlar üzerinden yürütülüyor; bunu bir güç dengesi oyunu olarak okumak lazım.
2025’te Göç ve İklimin Jeopolitik Etkisi
İklim değişikliği, Asya’da kuraklıkları derinleştirecek ve Rusya’ya doğru kitlesel göç dalgaları başlatacak. Bu durum Rusya-Çin ilişkilerini ekonomik bağlara rağmen jeopolitik açıdan daha da gerecek. BRICS’in gerçek bir ittifak olmadığını, daha çok algı yönetimi aracı olarak kullanıldığını yıllardır söylüyorum; 2025 bu tezi bir kez daha doğrulayacak gibi görünüyor.
Ukrayna cephesinde Zelenskiy’in siyasi ömrünün sonuna gelindiğini, liderlik değişimlerinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Rusya, Donbas ve Kırım’ı konsolide ettikten sonra masada çok daha güçlü oturacak.

Türkiye’nin Orta Asya ve Orta Doğu’daki Stratejik Avantajı
Orta Asya’daki Türk kuşağı, Rusya’ya karşı doğal bir göç kalkanı oluşturuyor. ABD bu duruma ses çıkarmıyor çünkü Türkiye aslında NATO’nun gücünü bölgeye ihraç ediyor. Musul-Kerkük hattı gibi tarihî tartışmaları gündeme getirmenin sırası değil; öncelik teknoloji ve eğitim yatırımlarıyla yeni bir üretim merkezi haline gelmek. Bölgede istikrarı sağlayan aktör Türkiye olursa, kimse buna itiraz edemez – İsrail dahil.
Kurumların bireylerden, sistemlerin liderlerden daha ön planda olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum. Pentagon-Londra Finans Şehri çekişmesi, yüzlerce yıllık bir hesaplaşmanın parçası. İngiltere’nin nihai hedefi “Dünya Savaşı 2.5” benzeri bir senaryoyla finansal üstünlüğünü yok etmek; bu yüzden Pasifik savaşını geciktiriyor, Çin’e nefes aldırıyor.
2025’e Girerken Net Tavsiye
Türkiye’nin yapması gereken çok açık: Rusya-ABD arasında oluşacak geçici uzlaşmalardan maksimum fayda sağlamak, İngiltere ve Çin’e karşı dengeli bir pozisyon tutmak, eğitim ve teknolojiye devasa yatırımlar yapmak. Tarihi sınırları zorlamadan, üretim ve istikrar merkezi olarak yükselmeyi hedeflemek.
2025 de benzer sürprizlere gebe. Biz sadece proaktif davranırsak, bu sürprizler bizim lehimize döner. İzlemeye ve çalışmaya devam.
Dünyada hiçbir güç, zamanı gelmiş bir fikirden daha güçlü degildir.
Yorumlar
Kalan Karakter: