Geçen sezonla bu sezon arasındaki benzer pozisyonlarda verilen ters kararlar, Türk futbolunda bir standardın değil, yalnızca kişisel yorumların, baskının ve kulüp lobilerinin hüküm sürdüğünü gösteriyor. İşin en vahim tarafı ise hakem otoritelerinin “bu karar doğru” dediği pozisyonlarda bile sosyal medya linç kültürünün, kulüp yöneticilerinin ve taraftar manipülasyonunun sahayı gölgede bırakması.
Galatasaray–Samsunspor maçındaki Kazım Can pozisyonu buna en net örnek. FIFA kokartlı hakemler ve eğitmenler “Bu pozisyon penaltı değildir” diye bas bas bağırıyor. Fakat Fenerbahçe ve Beşiktaş çevreleri, kendi taraftarlarının gazını almak için aynı pozisyon üzerinden bilinçli bir isyan çıkartıyor. Bu, futbol aklıyla değil; popülizmle, algıyla, manipülasyonla açıklanabilir bir durumdur.
Samsunspor cephesinin maç sonu açıklamaları ise tam bir maç sonu tansiyonu . Savaş alanına dönmeyen bir maçta, heyecanın etkisiyle hakemi günah keçisi ilan etmek, sonuca bahane aramaktan başka bir şey değildir. Oysa oynanan futbol uzun zamandır görülmeyen kalitedeydi; fakat tek bir pozisyon üzerinden yaratılan operasyon söylemi her şeyi gölgeledi. Son dakikada gelen o mükemmel gol bile konuşulmadı. Türk futbolunda gündemi artık oyun değil, algı yönetiyor.
Galatasaray: Kondisyon Sorunu, Zorunlu Değişiklikler ve Arda’nın Soktuğu Çivi
Galatasaray’ın kaderi neredeyse ezbere oldu: 60. dakikadan sonra takım adeta fişi çekiyor. Bu bir tesadüf değil; bu ciddi bir kondisyon ve planlama sorunudur. Okan Buruk’un yaptığı zorunlu değişiklikler, özellikle Torreira’nın çıkmasıyla birlikte takımın orta saha hakimiyetini kaybetmesine yol açıyor.
Genç Arda tercihi 3 haftadır tartışılıyordu. Buruk belki buna mecbur kaldı ama gerçek şu ki sonunda oyundan aldı peki burada hata Genç Arda damı yoksa Okan Buruk mu?
Ayrıca neden bukadar oynayan ,oynamayan sakat futbolcu var Galatasaray’ da nedenleri tüm faktörlerince araştırılmalı , Osimen son dakika golüyle yalnızca üç puanı değil; teknik direktörünü, takım arkadaşlarını ve taraftarı haftanın en ağır eleştirilerinden kurtardı.
Galatasaray’ın Monaco maçında göstereceği futbol . Bu takım temposunu 90 dakikaya yayamadığı sürece üst sıralar yalnızca bir hayalden ibaret kalacaktır.
Galatasaray, Monaco deplasmanına çıkarken en büyük rakibi Monaco değil, kendi listesi.
Okan Buruk, sol bekte Kazım Can’ı kullanmak istiyor ama bir problem var:
UEFA listesinde yok.
Lemina’nın durumu hâlâ belirsiz.
Risksiz kadro yok.
Alternatif yok.
Yani Galatasaray, sezonun en kritik maçına eksik değil, yanlış planlama nedeniyle darbe alarak çıkıyor.
Bu maç sıradan bir grup maçı değil;
Galatasaray’ın Avrupa’daki geleceğini belirleyecek kader gecesi.
Okan Buruk’un Monaco deplasmanında atacağı her adım, oyuncu değişiklikleri, taktik riskleri ve maç içi müdahaleleri sezon sonunda bile konuşulacak.
Geçen haftalarda Arda tercihleri eleştirilen Okan Buruk, şimdi oyunun kaderini yönetmek zorunda.
Çünkü şartlar net:
• Kazanırsan nefes alırsın.
• Kaybedersen Avrupa macerası büyük ölçüde biter.
• Beraberlik bile yetmeyebilir.
Galatasaray’ın en güçlü tarafı sezon boyu oyun disipliniydi; ama en zayıf tarafı kadro planlaması oldu. Şimdi bu zayıflığın faturası Monaco gibi bir rakip karşısında kesilmek üzere.
Fenerbahçe: Şampiyonluk Hayali Olan Bir Takımın Bu Görüntüsü Kabul Edilemez
Başakşehir maçındaki Fenerbahçe, şampiyonluk hedefleyen bir takımın değil, ruhsuz, moralsiz ve kafası dağınık bir oyuncu grubunun görüntüsünü verdi. Bu takımın sergilediği oyunla zirve hedeflemesi komik duruyor. Bugünkü puan kaybını Galatasaray’ın son dakika golüne bağlamaya çalışanlar sadece kendini kandırıyor.
Tedesco, Fenerbahçe’yi bir takım yapmaya çalışıyor ama gerçek şu ki; sabit bir oyun planı olmayan, maç içinde kolay dağılan, bireysel hatalara mahkûm bir yapı hâlâ ortada duruyor. Gereksiz rotasyonlar, yanlış tercih edilen oyuncular, haftalardır formsuz gezen Kerem yerinde poynatılmadığı için verimsiz Marco asensio , fred birlikteliği ve 90 dakikayı kaldıramayan Jhon Duran… Üstüne bir de basit yan top hatasıyla yenilen gol.
Geçen hafta beraberliğe sevinip bu hafta beraberliğe dövünmek… İşte Fenerbahçe’nin nasıl kırılgan bir ruh hâline büründüğünün resmi. Bu takım bir sonraki puan kaybında bugünkü kadar sakin bir camia bulamayacak. Bu gidişle faturanın Tedesco’ya kesilmesi kaçınılmaz.
Trabzonspor: Tek Cephe Avantajı Bitiyor, Gerçeklerle Yüzleşme Zamanı Geliyor
Trabzonspor’un bugüne kadarki başarısı kimseyi yanıltmasın. Tek kulvarda mücadele eden bir takımın yakaladığı ritimle büyük takım olunmaz. Kupa maçlarının başlamasıyla birlikte sınırlı kadro gerçeği, Fatih Tekke’nin karşısına dev bir duvar gibi dikilecek.
Eğer Trabzonspor gerçekten zirveyi kovalıyorsa, ocak ayında “yamalı bohça” değil; kalite dokunuşu olan transferler yapmak zorunda. Beşiktaş maçı da Trabzonspor’un bu yarışta nereye kadar yürüyebileceğinin ilk ciddi turnusol kâğıdı olacak.
Beşiktaş’ın Sorunu Teknik Değil, Sistemik
Beşiktaş sahaya çıktığı zaman akıl başka yerde gibiydi. Savunma kırılgan, orta saha temposuz, hücum organize değil.
Fakat kötü haber şu: Silva’nın devre arasında ayrılığı, yönetim tarafından masada açık bir ihtimal olarak konuşuluyor. Avrupa’dan ciddi teklifler olduğu biliniyor; yönetimin “kalacak” ısrarına rağmen Portekizli’nin kafasının karışık olduğu kulislerde dolaşıyor. Eğer Beşiktaş ocakta Rafa Silva’yı kaybederse, yalnızca bir futbolcuyu değil, oyunun beynini de kaybetmiş olacak.
Beşiktaş’ın Sorunu Teknik Değil, Sistemik
sorun sadece teknik direktör değişikliğiyle çözülmez. Beşiktaş’ta plansızlık, transfer başarısızlıkları ve sportif akıl eksikliği yılların enkazına dönüşmüş durumda. Yönetimin “birkaç dokunuşla düzelir” söylemi artık tribünde inandırıcılığını kaybetti. Taraftar haklı olarak soruyor: “Takımı sırtlayan adamı bile tutamıyorsanız nasıl proje yapacaksınız?”
Ve Büyük Deprem: Futbolda BİS Soruşturması
Sahadaki enkazın yanında Türk futbolunu daha da ürküten bir dosya var: Savcılığın başlattığı BİS (Bahis, İddia, Şike) soruşturması. Futbolun arka odalarında yıllardır fısıltı hâlinde dolaşan iddialar, bu kez resmi dosyalara girmiş durumda.
Soruşturmanın kapsamı geniş; yalnız futbolcular değil, yönetici, kulüp çalışanı, hatta menajer çevreleri bile mercek altında. Sektörde panik büyük, çünkü soruşturmanın bazı kritik maçlara ve kulüplere kadar uzanabileceği konuşuluyor. “Temiz futbol” diyenlerin bu kez kaçacak yeri yok gibi…
Gerçek şu: Eğer savcılık bu dosyayı sonuna kadar yürütürse Türk futbolunda taş taş üstünde kalmayabilir. Modernize edilmesi gereken yapı, belki de en sert darbeyi hukuktan alacak. Bazı kulüplerin adı şimdiden perde arkasında geçiyor; kimsenin eli temiz değil, herkes tedirgin.
Yorumlar
Kalan Karakter: